evet...
sevgili nazım, büyük şair, dünyanın hürmet ettiği müthiş(!) şair nazım hikmet, esasen bir paranoyakmış sevgili arkadaşlar.
bunu ülkeyi terk ediş şeklinden kolayca anlayabiliyoruz.
bakınız, büyük şair, süper dev, kahraman sovyet nazım, ana vatanı olan türkiye cumhuriyeti'ni 17 haziran 1951'de terk etmişti.
(bu bilgiye herkes ulaşabilir)
lakin benim aklımın almadığı konu şu.
sevgili nazım, büyük şair, ünlü sovyet nazım ülkeyi neden terk etti?
zira nazım'ın karısını ve kundaktaki çocuğunu "ankara'da askerlik işlerini halledicem" diyerek bırakıp evden çıktığı anda, nazım hikmet hakkında türkiye cumhuriyeti hudutları dahilinde ne bir soruşturma, ne bir gözaltı, tutuklama kararı, ne bir mahkeme ne de başka bir şey vardı.
yani nazım o sırada tertemiz, sıradan bir vatandaştı.
hiçbir sıkıntısı yoktu görünürde.
nazım'ı sevenler, ona bayılanlar şöyle savunur bunun çoluğunu çocuğunu bırakıp kaçmasını;
"nazım'ı askere alacaklardı, askerde de vuracaklardı, kim vurduya gidecekti, o yüzden kaçtı..."
eyvallah.
diyelim ki böyle bir duyum, böyle bir istihbarat var.
ya da korkuyor adam. kaçsın...ama insan kundaktaki bebesini bırakıp kaçar mı?
bu nasıl bir babalık? bu nasıl bir kocalık? bu nasıl adamlık?
adam olan, delikanlı olan bunu yapar mı?
hangimizin yarın bir yerde bir kör kurşun tarafından vurulmayacağımız garanti ki?
yarın ben de birileri tarafından vurulabilirim, ne malum?
"ya beni vururlarsa" diyerek ülkeyi terk etmek nedir?
düpedüz paranoyaklık.
haksız mıyım?
ha, bir de buna kaçtı falan diyoruz ya.
kaçarken lüks sürat motoruyla kaçmış nazım. motorun sahibi de nazım'ın akrabası refik erduran'dır.
refik erduran gazeteci yazardır, aileden zengindir. otomobilin lüks olduğu o dönemde sürat motoru vardır yani o derece.
evet sevgili arkadaşlar, bana birinin "nazım ülkeyi öyle terk etmedi, böyle terk etti" demesini ve bu adice kaçışa bir bahane üretmesini bekliyorum.