incil'e gelince, Hz. isa (as) kendisine gelen vahiyleri yazdırmamıştı. Çünkü otuz yaşında peygamber olmuş, otuz üç yaşında da peygamberlik vazifesi son bulmuştu. Üç sene gibi kısa bir süre içinde de köyden köye, şehirden şehire dolaşıp, halkı irşâd için uğraşmıştı. Son zamanlarında ise, zaten Yahudilerin kışkırtmasıyla Romalı idareciler tarafından sürekli takip altında idi. Bu durumda incil'i yazdırmak için ne zaman, ne de imkân bulabilmişti. Nitekim bugün elde mevcut olan inciller, müelliflerinin adıyla anılmakta ve içinde Hz. isa (as)'ın havarilerine verdiği vaazlarını, ders ve irşadlarını ihtiva eden bir siyer kitabı görüntüsünü taşımaktadırlar. Üstelik de bunları yazanlar Hz. isa (as)'ın havarileri olan ilk mü'minler değil, onları görüp Hz. isa (as)'a gelen ilâhî sözleri onlardan dinleyenlerdir.
Eldeki mevcut incillerde bir takım muhteva ve anlatış farkları görülmektedir. Aslında bu inciller, M.S. 325 tarihinde iznik'te toplanan bin kişilik bir ruhanî konsülün kararı ile kabul edilmiştir. Bu hey'et, yüzlerce incil'i incelemişler, 318 üyenin ittifakı ile aralarından Hz. isa (as)'ın ulûhiyet tarafı olduğunu ileri süren bugünkü dört incil'i kabul edip diğerlerini yakıp imha etmişlerdir.
Görüldüğü gibi, Hz. isa (as)'ın -hâşâ- Allah'ın oğlu olduğu prensibi, Hz. isa (as)'dan yıllar sonra bir meclis kararı ile kabul edilmiştir. Hattâ bu karara bâzı Hristiyan kiliseleri uymamışlardır. Bu bakımdan bugünkü dört incil'in, Hz. isa (as)'a indirilen incil'in aslına uygun olduğunu söylemek mümkün değildir.