Nihayet kahveniz gelmiştir. Garson tüm inceliğiyle tepsiden fincanınızı alır ve havada bir yay çizerek -ki havadaki bu yayı neden çizerler halen bilen yoktur- masanıza koyar. Yanına şık ve martı desenli bir mendil yerleştirir. Ufacık bir vazo içerisine yerleştirdiği arpa çiçeklerini gözüyle ölçercesine masanın ortasına doğru fakat biraz fincanınıza yakın bir şekilde koyar ve inceltilmiş bıyıklarının hemen altındaki varla yok arası dudaklarının arasından afiyet olsun efendim sözcükleri dökülür. Afiyet olsun... Ne hoş bir dilektir insanın hiç tanımadığı birisine sağlık ve sıhhat dilemesi. Adetten bile söylenmiş olsa insanı mutlu eder. Teşekkürünüz üzerine geri çekilirken garson o tatlı denizin tuzlu kokusunu size taşıyan meltem yüzünüzle haşır neşir olmuştur bile. Belki tam da burada okuyucu esen bu meltem üzerine şiirsel bir kaç söz söyleyebileceğimizi düşünebilir ancak kahramanımız sadece hımmm bu bir meltem demek. Sabahları denizden karaya akşamları ise karadan denize eser diye düşünerek ilkokul bilgilerini tazelemektedir...