iç ve dış sansürler den dolayı bir dönemi an la ta ma yan hatırla sevgili dizisinin suyu çıktı. Deniz Gezmiş in ağzından çıkan iki kelime kürtler ve marxizm hala tabu olmaya ve sistem için tehdit oluşturmaya devam ediyor. Kürtler bugün ki doğru yada yanlış pratikleriyle hak arayışlarını yada başkaca söyleyecek olursak; özgürlük serüvenlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Marxizm uluslaşmayla başlayan süreçte yoksul halkların, ezilmişlerin, kısaca diptekilerin umudu idi. Bugünlerde her ne kadar etkinliği tartışılsa da dünya da yeni ufukların ve yeni umutların marxizm i içselleştirenlerin ve bu içselleştirmeyi kuantum değişimiyle bütünleştirenlerin cenahından filizleneceği su götürmez bir gerçekliktir. Böyle düşünmeyenler elbette olacaktır. Fakat her ne kadar kapitalizm kendini yeniden, yeniden üretebilmeyi ve bu sayede ayakta kalabilmeyi becerse de, dünyanın önümüze dayanan sorunları yoksulluk, afrika kıtasının reddi, çevre ve iklim değişimleri ve dünya barışı konularında başarılı olacağını düşünmek sanırım aptallık olacaktır. Kapitalizm öncesinde ki düşünce tarzlarının geçmişte olduğu gibi bugünde bu sorunlara bütünsel çözümler üretebilmeleri ve insanlığı heyacanlandırabilmeleri pek mümkün görünmüyor.
Biz hala ne yazık ki, yaşanmış bir olayı özgürce, bir dizide anlatabilmeyi bile becerebilmiş değiliz. Becerebilmenin ötesinde bunu söyletebilme, izletebilme, izleyebilme hakkını elde edebilmiş, bu özgürlüğün tadına varabilmiş değiliz. Kürtler ve Marxizm hakkında yorum yapmaktan çok, sansür hakkında konuşmak ve her türlü sansüre karşı durmaları nasıl becerebileceğimizi ve bunu nasıl içselleştirebileceğimizi düşünmek gerekiyor sanırım.