karnım açtı. sağa ve sola baktım, bir sigara yaktım. sigara bittikten yirmi dakika sonra açlığım tekrar aklıma geldi. dedim kumrucuyu arayayım yine, sonra bir saat onu beklemeye üşendim ve önceki gece üç eritme izmir yediğim aklıma geldi. bir sigara daha yaktım, şu şarkıyı açtım: https://youtu.be/zt51rıth3ea (spotify'dan açtım tabii ki.)
aradan yarım saat geçti, saat altıyı dört geçti. düşündüm. bir mutfağa bakayım dedim, ekmek varsa sucuklu yumurta yapmayı planlamıştım. ancak işler planladığım gibi gitmedi, ekmek vardı ancak sucuk bitmişti!
umutsuzca dolabın kapağını kapadım, pencereden yağmurun yağışını izledim, bir sigara daha yakıp pencereyi açtım, sigara beni içti, ben yağmuru.
izmariti caddeye salladım ve son bir umut buzdolabını tekrar açtım. gözlerim buzdolabının alt rafındaki patateslere takıldı, yaklaşık on snaiye boyunca patatesler bana baktı, ben onları izledim.
patateslerin kabuklarını soyup onları çıplak bıraktım. sonra bedenlerini küçük parçalara ayırıp kızarmış yağın içine attım. bir süre sonra aralarına tavuk götünden çıkma yumurtaları kırdım. hem de beş tane.
medeniyetimizin geldiği bu noktada, kendimi anneannemin yaptığı o güzel patatesli yumurtayı neden yiyemiyorum da kendi yaptığım bu zımbırtıyı yiyorum diye düşünerek bütün tavayı yedim. gayet de lezzetli bir patatesli yumurtaydı.