nazım hikmet ran

entry2958 galeri ses1
    2515.
  1. Nazım Hikmet, istiklal Savaşı’nın en güzel destanını yazmıştır. Esasen Kurtuluş Savaşına katılmamıştır. Kurtuluş Savaşına katılmadan Rusya’ya kaçmıştı, orada Rus ajanı olarak yetiştirilmekteydi.

    (Prof.Dr. Faruk K. Timurtaş – Yalan Söyleyen Tarih Utansın;cilt12 s.264)

    Ben Bursa’da iken, mahkum arkadaşlardan biri komünizmi merak eder. Doğru Nazım Hikmet’in yanına gider ve sorar Nazım Hikmet’e: “Ağabey, komünizm nedir?..” Nazım, cebini göstererek, “Sok elini buraya!” der. Mahkum çekinerek sokar. “Ne kadar para varsa al!” der Nazım. Mahkum alır. iki yirmibeş kuruşluk varmış. Kızıl şair, yirmibeş kuruşluklardan birini ona verir, birini kendisi alır ve “işte” der, “komünizm budur!..”

    Bu hareket mahkumun hoşuna gider, Nazım Hikmet’le laubali olmaya başlar.. Bir gün yine elini cebine sokuverir. Bakar ki, iki elli liralık var. birini Nazım Hikmet’e verir, birini kendi almak ister. Fakat komünist şair kızar, elli lirayı zorla alıp adamı yanından kovar.

    Bu hadiseyi dinledikten sonra, “Meğer” dedik, “komünizm ne kadar ucuzmuş!.. Olup olmuşu yirmibeş kuruş!..”

    (Osman Yüksel Serdengeçti – Yalan Söyleyen Tarih Utansın)

    … Moskova’da gördükleri Nazım Hikmet’i doyurmamıştı. O daha büyük şeyler, daha geniş bir bolluk göreceğini umuyordu, örneğin hiç olmazsa ekmeğin bedava dağıtılacağını sanmıştı. Oysa, tiyatro biletlerini bile yüksek buluyordu. Ve bunu bir radyo konuşmasında söylemek saflığını gösterdiği için paylanmıştı. Yani, bu kadar basit bir konu üzerinde bile serbestçe konuşmak hoşa gitmiyordu. Bütün bunlar Nazım’ın hoşuna gitmiyordu. Ve kendi kendini aldatmış olmak için Rus halkının katlandığı fedakarlığı övüyordu.

    (Zekeriya Sertel – Yalan Söyleyen Tarih Utansın)

    Oradan Kazakistan’ın başkenti Almaata’ya uçtum. Moskova’ya dönüşte gördüklerimi anlattıkça Nazım Hikmet sevinç içinde hop oturup hop kalkıyordu. “Ne talihli insansın!” diyordu, “Bunları ben bile daha görmedim”. Ama ben madalyonun bir yüzünü görmüştüm. Bu parlak görünüşün arkasında halkın kan ağladığını bilmiyordum, bilemezdim. Oysa, 1937’de Özbekistan’da yarım milyon insan Sibirya’ya sürülmüş, öldürülmüş veya hapislere atılmıştı. Özbekler bu acılarını göstermemeye çalışıyorlardı. Bana pamuk tarlalarını, tekstil fabrikalarını göstermişlerdi. Ama Özbek halkının nasıl sömürüldüğünü söylememişlerdi. Bunları Nazım da bilmiyordu.

    (Zekeriya Sertel -Yalan Söyleyen Tarih Utansın)
    1 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük