bu olay beşiktaş cafe nero'da başıma geldi. final zamanı, kahvemi neyim almışım ortak alanda kitap defter yardırıyorum harıl harıl. yanımda da yeni gelen bi' kadın oturuyor. önünde pc açık bir şeyler ile uğraşıyor, sonradan dikkatimi çekti. sonra internete bağlanamıyor bu anladım. bana dönüp sordu hangi ağdan bağlanabilirim diye. anlattım filan, neyse bağlandı internete. bi'ara tuvalete gittim geldim. sonra yerime geçerken aramızda şu muhabbet geçti,
+siz hukuk okuyorsunuz galiba. hukuk değil mi?
-evet hukuk okuyorum.
+aa ne güzel ya. bende kısa bir dönem hukuk ofisinde çalışmıştım.
-meslekten misiniz siz de?
+yok ben muhasebeciyim ama hukuk bürosunda çalışa çalışa bir şeyler kaptım. çok zor iş.
-evet öyle, okuması gerçekten zor.
+kaçıncı sınıf?
-2. sınıfım şu an.
+az kalmış bitirmeye.
-evet.
+hangi alanda avukatlık düşünüyorsun. sanırım ticaret alanı en çok para kazandıran imiş. ticaret mi sen de?
-yok ben deniz hukuku üzerine uzmanlaşmak istiyorum daha çok. ama ağır ceza avukatlığı ve insan hakları alanlarında da kariyer yapmak istiyorum.
+aa ne güzel. bak ablacığım, bu arada yaşça senden büyük olduğum için ablacığım diyorum yanlış anlama. ne yap et yüksek lisansını da yap. ben yapmadım bak pişman oldum....
bu anlatıyor da anlatıyor. ben dinledim bunu bir süre. sonra;
-bu arada bu benim ikinci üniversitem, dedim.
+aa öyle mi?, dedi.
-evet seksen sekizliyim ben, dedim sonra.
acayip şaşırdı ve biraz afalladı bu. hatta ben ondan bir yaş büyüktüm. ben senin için en fazla 21-22 diye düşünmüştüm dedi. 18-19 diyenler de oldu dedim. bu kadar genç görünmenin sırrı ne diye sordu. sağlıklı beslenme ve spor dedim ben de. sonra kadın ilk denemede topu auta attığı için pek konuşmaya yeltenmedi. kalkarken de iyi akşamlar deyip kalktım. cafenin kapanmasına birkaç dakika kalmıştı ama o hala bi'şeyler indirmeye çalışıyordu.