bir müslüman gibi yaşamadık, bir müslüman gibi inanmadık, bir müslüman gibi hayata bakmadık, bir müslüman gibi üzülmedik, bir müslüman gibi sevinmedik. kısaca müslüman değildik yaşarken ve ölürken de müslüman değiliz.
dolayısıyla müslümanlık dayatması yaşarken varlığımıza nasıl bir hakaretse ölürken de yokluğumuza hakarettir. bir bireyi var yapan, kendini ortaya koyan diğerlerinden ayıran görüşlerdir ve bizi bir müslüman gibi algılatmak bizi yok saymaktır. ölürken bile kendi kimliğimizle anılmak isteriz, size göre cehennemlik olabiliriz bu bizi ilgilendirmez, biz sizin tanrınız tarafından affedilmesi gereken yoldan çıkmış acizler değiliz, dolayısıyla kimsenin tanrısına ihtiyacımız yok, kimsenin dini ritüellerine de ihtiyacımız yok.
o yüzden istediğimiz yere gömülme hakkımız olmalı ve devlet bu istediğimizi karşılamalıdır. laik bir devlet anlayışı sadece inanca ve dine değil, inançsızlığa da saygı göstermeli ve isteklerini dikkate almalıdır. bu varoluşumuzdan getirdiğimiz temel haklarımızdır.