hele şükür kısmen de olsa cevap niteliği taşıyan karşı tezlerle eleştirilen tezdir.
cevapların iki sorunu var: birincisi ıhiç alakası yokken ışid'in mevzuya karıştırılmasıdır. özellikle "peygamberliğe soyunan birisi aynısını bir anadolu kasabasında yapsaydı" diyorum ki durumun vahameti iyice anlaşılsın diye!.. ışid'e, suudi'ye, afganistan'a, pakistan'a, bangladeş'e girsem zaten "gerçek islam bu değil" dışında tek laf edemezsiniz.
karşı tezin ana dayanakları nedir? tebliğin uzun süre gizli yapıldığı iddiası ve müşriklerin tebliği öldürmeyi gerektirecek kadar ciddi bir tehdit olarak görmelerinin zaman alması...
tebliğin üçüncü yıldan sonra açıkça yapıldığını kendileri söylüyorlar! kaldı ki küçük bir kasabada çocukları birer birer ellerinden kayarken insanların üç yıl boyunca uyanmamaları da mümkün değil. hadi uyanmadılar diyelim, ya sonraki 10 yıl? o sürede de müslümanların saklandığını iddia ediyorlar!.. inanması güç, dayanağı yok! yani hiç değilse peygamberin ortada olduğu gerçek değil mi? fakat asıl tartışmak istediğim mesele bu değil.
tezin tek iler tutar yanı "müşriklerin peygamberi ve özgür müslümanları öldürmeyi gerektirecek, kan davasını göze alacak kadar ciddi tehdit olarak görmemeleri"dir.
sorum şu: işte dünyada kaç milyar müslüman olduğu ortada.. bir anadolu kasabasında peygamber olduğunu iddia eden bir kişi çıksa ve islam'ı açıktan habire kötülese, müslümanları sapıklıkla suçlasa, yeni bir din vaz etse, bu kişinin yaptıkları islam için büyük bir tehdit oluşturur mu?
oluşturmaz elbette. peki durum böyle olduğu halde o kişi neden öldürülür? üstelik de bırakın gerçekleşip gerçekleşmeyeceği, gerçekleşse de ne boyut kazanacağı şüpheli bir kan davasını, öldürenlerin hapse atılacakları kesin olduğu halde? yoksa "öldürülmez" mi diyeceksiniz tam 57 entry sonra?