ankara

entry10004 galeri ses6
    6189.
  1. cemal süreya'nın dizeleriyle selam olsun, bileti ölen, gömleği kirli ahmed arif'e;

    der ki süreya;

    " şair arkadaş bir derdin mi var
    derdinden bir şeyler mi çıkarmak istiyorsun
    ankara'ya gelmelisin"

    " ankara ankara
    ey iyi kalpli üvey ana "

    " bende tarçın sende ıhlamur kokusu
    az mı dolandık başkentin sokaklarında"

    dört sene üvey analığımı yaptı, derdimden dert çıkardı ve çok dolandırdı beni kızılay'da, tunalı'da, bahçeli'de, cebeci'de, kurtuluş parkı'nda...

    yüksel caddesi'nin meşrutiyet caddesi'yle kesiştiği noktada bir apartmanın çatı katında, ankara kalesi manzaralı yalnızlıklarım oldu çok. ama dostlukları bakiydi ankara'nın, soğukluğu sıcaktı, griliği mavi, soğuk gecelerde sevişen çocuklar sıcak. ankara'da hiç sevişmeyen yılmaz erdoğan, disiplin kurulunda tartışılmayan sevebilme ihtimali'ne nazire; ankarada aşık olmak zor diyen vedat sakman ve ona ses veren hüzünlü bakış zuhal olcay, yarım gün uzakta ankara, sokaklarında uslu kentliyi oynamak için diye deniz kokusu getiren bülent ortaçgil, hiçbir ayrılığı anlatamazdı ankara'da aşık olana, sevişene, kaçana, kalana, istanbul düşü kurana. murathan mungan'ın bir zamanlar oturduğu evin sokağında; "geçsede yolumuz bozkırlardan, denizlere çıkar sokaklar" diye bağıra bağıra şarkı söyleyen fırtınalı çocuklara, mazhar alanson'un mevlayı aradığı yollarda, leyladan geçme faslında olanlara, buselik makamına, pilli bebeksiz uyuyamayan, olsun demeden, çocuk düşleri yok olanlara, aşti'de el sallayacak kimsesi olmayanlara, beni severmiş o diye avunanlara daha ne anlatabilirdi ankara?

    aşti'den çok el salladığımı bilirim gidenlere, tanımadığım insanların asker halaylarında elimde gözyaşı dolu bir mendille halaybaşılığımı da, arife günü otobüs bulamayıp çocuklarla koyun koyuna yatıp sabahladığımı da, bir gece yarısı deli gibi evden çıkıp atladığım ilk otobüsle hiç bilmediğim samsun'a gittiğimi de bilirim, ankara'ya gelen her yolda durak durak, şehir şehir ilk bestemi yaptığımı da bilirim, ama o bilmez, ankara'nın en garip huyudur bu, kimse bilmez

    ankara'ya gelirken durak durak, şehir şehir yaptığım beste'nin sözünü yazdığım gün geldi aklıma;

    sabaha karşı balgat'ta bir balkonda, ışıklar kenti ankara tam karşımda, ben bana beni anlatırken döküldü kelimeler;

    " ışıklar kentinde ışıksızım
    sensizlik demekmiş benim yalnızlığım
    şimdi anladım.
    o kadar kalabalığım ki kendimle
    orada bile seni bulamadım
    o kadar yalnızım ki seninle
    sende bile kendimi bulamadım,
    şimdi anladım.

    karanlıklar kentinde ışıl ışılım
    sana gelmekmiş kendime yolculuğum
    şimdi anladım;
    ama ne zaman dönsem kendime
    benden başka kimse yokmuş
    geride bıraktığım. "

    ankara'da benden başka kimse kalmadı geride.

    ve cemal süreya der ki,
    ne der cemal süreya;

    "sen temiz hava saklı su
    sen bayan nihayet "

    ne der anakara'dan kaçanlara, hızlı hızlı geçen neon lambalarının göz kırpışında, otobüs ve tren uğultularında şebnem ferah;

    belki de en güzeli böyle-

    1 ...