iki takımın da özellikle ilk ayrı izleyenlere kısır bir futbol sergilediği, neredeyse seyredenleri uyuklatan bir oyun ortaya koyduğu müsabakadır. Bana kalırsa genele baktığımızda marcio nobre'nin -bize özellikle oynuyor adam resmen, fenerbahçe'nin nasıl bir sinan kaloğlu'su varsa bizim de marcio nobre'miz var- bireysel özellikleri üzerinden beşiktaş kaznamıştır. Burada kısmen holosko ve temelde nobre'ye maç boyunca eskortluk yapmış barış özbek ve asla galatasaray'ın oyuncusu olmayan sabri sarıoğlunun da katkısı oldu.
Özellikle galatasaray'ın o sezon başından beri başarıyla sürdürdüğü öldürücü pres anlayışını göremedik. Çünkü zaten rotasyon olmayan takım 4 gün içindeki ikinci derbiyi kaldıramadı. Aslında eduard cisse'nin olmamasından dolayı tam lincoln'ün maçıydı, önünde duracak sağlam bir ön libero yoktu ama lincoln de yoktu maaleesef.
Sonuç olarak galatasaray'ımızın çok büyük bir dezavantajı oluşmamıştır. Herkes biliyor ki bu karşılaşmayı kazanmaya mecbur taraf beşiktaş'tı, galatasaray puan kaybı kredisini tüketmiştir ve bir rakibini şampiyonluk yarışından ekarte etme şansını kaçırmıştır. galatasaraylı arkadaşlara çağrım, kalli'ye rağmen takımımızın arkasında duralım bu çocuklar bize şampiyonluk yaşatacaktır.
Unutmayın ki ''herkes gider biz kalırız, biz galatasaraylıyız''...