her kesimden insanın olduğuna inandığı ancak ne hikmetse kimsenin dillendiremediği hatalar bütünüdür. bu bugüne kadarki politikaların insanlar üzerinde yaratmış olduğu korkudan ileri geldiği gibi, atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı olduğunu ve bu sayede bilimsel metodolojinin sadık neferleri olduğunu iddia edenlerin atatürk'ü dogmatik bir şekilde değerlendirmelerinden de ileri gelmekte. yani şayet siz, atatürk'ün aydınlattığı yolda ilerleme yolunu seçtiyseniz, o zaman bilimin her zaman yaptığı sorgulama ilkesine sadık kalmak zorunda ve o'nun da tarihe malolmuş hatalarından bahsetmek durumundasınız. muassır medeniyet seviyesine ulaşma gayesinde olan bir topluluk bunu yapmaktan çekinmemeli.
nedir peki bu hatalar? örnek verecek olursak, harf devrimi ile yüzlerce yıllık bir tarihe bu halkı yabancılaştıran bir insandan bahsettiğimizin altını çizmek isterim. yüzbinlerce osmanlıca ve farsça esere yabancılaşmış bir milletiz. birileri çıkıp, osmanlıca ve farsçanın eğitiminin ve öğrenilebilirliğinin zor olmasını gerekçe gösterebilir ancak o zaman size binlerce yıllık çin'in, rusya'nın, israil'in dilleri olan, çin,kiril ve ibrani alfabesini örnek gösterebilirim. onlar latin harfleriyle konsolide bir şekilde kendi alfabelerini kullandılar, ancak biz ne hikmetse bir gecede bütün halkı kara cahil yaptık. batılılaşmadan çıkarılmış kıt bir anlam olduğunu düşünüyorum. ayrıca belirtmekte fayda var ki; atatürk'ün ''tarihini bilmeyen toplumlar yok olmaya mahkumdur'' sözünün yaptığı bu icraat ile ne denli uyum gösterdiğini de merak etmekteyim.
85 yıl önceki bilimsel ve sosyal pratik ile bugünün dünyasında herşeyin üstesinden gelemeyeceğimiz aşikar ancak üzerimizde paşanın eleştirilemez bir şahsiyet olduğu dayatması yüzünden ne yazık ki hiçbir problemi değerlendiremez, o'nın koyduğu kaidelerin dışına çıkamaz olduk. sonra da nesnellikten, aydınlanmadan bahsediyoruz. kimse herşeyin doğrusunu bilemeyeceğine göre, artık o'nu da eleştirmenin, yanlışlarını doğrularla değiştirmenin vakti gelmiştir sanırım. ancak tabi bu ülkede değiştirilmesi teklif dahi edilemeyen yasalar varken, problemlere somut çözüm önerileri getirilebileceğine dair inancım yerle bir vaziyette. sonuçta bir nevi dogmatik kanunlara tabiyiz. biri kutsal kitabına değiştirilemez derken, diğeri anayasasındaki maddeler değiştirilemez diyor, biz de aydın zannediyoruz kendimizi. ne güzel istanbul be!