cevher i cansn letafet can olmuştur sana

entry1 galeri
    1.
  1. Cevher-i cânsın letâfet maden olmuştur sana
    Nakd-i ömrümsün ki sînem mahzen olmuştur sana
    Malum maden ocağından cevher çıkar, bakır madeninden bakır. Eğer hoşluk ve güzellik bir maden olsaydı, bu kaynaktan elde edilen cevher senin canın olurdu. Benim de ömrümün sermayesi, varlığı sensin. Bu değerli hazineyi bir maden, bir ambar, bir mahzen olan kalbimde saklıyorum.

    Gün gibi tenvîr eder bu nükteyi şems-i ruhun
    Matla’-ı mihr-i kıyâmet revzen olmuştur sana
    Ruhunun ışığı, bu ince manayı güneş gibi nurlandırırken kıyamet güneşinin doğduğu yer pencerendir. Kıyametin büyük alametlerinden olan, güneşin batıdan doğacak olmasından mülhem Ganiyy-i Muhtefi hazretlerinden:
    “Şemsin garbdan doğması” ne büyük bir saadet!
    Nefsinde tulû’ eden bu vak’adan um medet.
    Budur Rûh’un bedenden ayrılma habercisi;
    Mi’râc’ına attığın adımın birincisi.

    Târ ü bûd-ı pertevinden âftâb-ı ‘iffetin
    Bir perend îcâd olunmuş dâmen olmuştur sana
    Senin iffet ve temizlik güneşinin ışığından, dokumadaki atkı ve çözgü iplikleri bir araya gelip yeni bir kumaş icad olunmuştur ki vücudunun alt kısmı için bir örtü olmuştur sana.

    Hak seni izhâr için bir ruh tasvîr eylemiş
    Sonra gül-berg-i hayâ pîrâhen olmuştur sana
    Hak seni açığa çıkarıp göstermek için bir ruh tasvir etmiş, bir gül yaprağı mesâbesinde olan hayâ da sana gömlek olup mübarek vücudunun üstünü örtmüştür.

    Reng-i gül bûy-ı semen rûh-ı revân nûr-i basar
    Birbiriyle itmiş âmiziş ten olmuştur sana
    Gülün rengi, yâseminin kokusu, ruhun akıcılığı, ferahlığı, gözün nuru, birbiriyle güzelce karışıp ten olmuştur sana.

    Ferve-i sammûrda mir'ât-ı cismindir 'ıyân
    Âb-ı hayvânsın ki zulmet mesken olmuştur sana
    Cisminin yansıması, görünüşü elmas değerindeki samurun kürkü gibidir. Sen ebedi hayat kaynağısın, karanlık meskenin olmuştur. Kürk ile kesret ve zulmet arasında tevhidin hakikati açısından mühim bir irtibat vardır. Buna göre cisminin yansıması, dış görünüşü samurun kürkü gibi gayet sık (kesret) fakat karanlıktır (vahdet). ibn-i Arabi hazretlerinin kabulüne göre hakikatin kaynağı karanlıkta saklıdır. (Taayyünden önce ama). Tevhid, samur kürkünün içinde, yani kesretin ötesindedir. Kesretten vahdete, ince bir yoldan tevhidin hakikatine varılır.

    Nûr-i subh-ı gülşen-i cennet beyâz-ı çeşm-i hûr
    Şir ü şekkerle karışmış gerden olmuştur sana
    Cennet kızının gözünün beyazlığı ile cennetin gül bağında sabah vaktiyle doğan nur, süt ve şekerle karışmış da gerdan olmuştur sana.

    Nûrdan bir gülsün ey ser-mest-i âteş-rûy kim
    Ümmîd-i zârın hayâli gülşen olmuştur sana
    Ey ateş gibi parlak ve yakıcı yüzünden sarhoş olduğum sevgili sen öyle bir nurdan gülsün ki ümit içinde ağlayıp inleyen, zayıf ve dermansız aşığının hayali, bir gül bahçesi olmuştur sana.

    El emeği değil has be has kopi past emeği.
    0 ...