ben bu yazıyı sana yazdım

entry31009 galeri
    27170.
  1. insanın sevgisini anlatması her zaman çok güçtür. içsel dürtülerimiz yüzünden kendimizi güveniyorum diye kandırsak bile mutlaka bi şüphe içten içe kemirir.en ufak bi şey olduğunda sığlarda belirir ölü balık gibi.
    ben sevgimi kimseye anlatamadım. gerek kimsenin inanmayacağını düşündüm, gerek şüphelerimi bastırdım, gerek hak olmadığını düşündüm. denemelerim oldu, çoğu başarısızdı.
    söze gelelim. bir insanı ne kadar sevebilirsiniz? saçının her telini öpecek kadar? vücuduna değen her su damlası olmak isteyecek kadar? dokunduğu her şeye dönüşmek isteyecek kadar? dudaklarının kıvrımlarında kaybolmak isteyecek kadar? kalp atışlarının desibelleriyle kendine dünyanın en güzel şarkısını dinletecek kadar? her hücresine anlam yükleyecek kadar? rüyalarında bile bucak bucak arayacak kadar mı yoksa? bilemedim dimi? seven adamın sevgisini böyle basit şeylerle ölçemeyiz çünkü... sabahlara kadar uyutmaz bu sevgi. düşündürür, ertesi günü düşünmeden düşündürür hemde.okul mu var? meh... iş? iş bu düşüncelerin önüne geçebilir mi? haşa!
    birini sevdiğimiz zaman kendimizden, hayatımızdan ödünler veririz. hiç düşünmeden, ama onu düşünerek. tabi şu yazdığım iki satır senin gözünde güzel anılar canlandırdı sözlük ama ben hatalar, düşüncesizlikler, umursamazlıklar, unutkanlıklar yüzünden uyuyamıyorum.
    20 küsur yaşın verdiği olgunluğa varamayan biri için uyuyamadım bu saate kadar. emin ol hiçbi şey yapmadım. sadece yatakta döndüm durdum. aklıma geldikçe kudurdum. onu sevmek istedim bu gece ama sevemedim. kızmak istedim, o kadar zayıftım ki o zaman bile hıçkırdım, gene gözyaşı akmadı çünkü kalmadı.kızamadım, kızamadım bi kere daha kızamadım. o kadar sevdim ki kıyamadım kızmaya.
    çözüm bulamadım. çok ürettim. ilkokuldaki sınıf öğretmenim gibi hiç beklemediğim bi anda tahtaya kaldırmıştı beni. yüzlerce, binlerce, milyonlarca yoldan deniyordum çözüm üretmeyi, her çözüm ona dudaklarını büzdürüp kafasını iki yana "hayır" der gibi sallattıyordu. o kabul etmek istese de yapamıyordu. suçlu bendim önceki gece çalışmadığım için, tembel olduğum için. suçlu bendim, bu ilişkiyi yıpratan bendim çünkü kıskançtım, çünkü görmemem gereken bi şeyi görmemi sağlamıştı yukarıdaki, yada aşağıdaki ne dersen işte.
    ben de herkes gibi çok sevdim. anlıyorsun beni dimi? sende çok sevmişsindir. sevmesen burada işin ne? beni en iyi sen anlarsın. en uykusuz sen kalmışsındır, birinin yüzüne bakarken en başka dünyaları yaşamıssındır, en çok sen vermişsindir o son şansları, en çok sen sakınmış, pamuklara sarmışsındır. somut olarak bakıyorum ama o "en" kelimesi bile kurtarmıyor. her "en" dediğimde çabamı, çabanı, çabamızı vurguluyorum. o çabalar kurtarmıyor dimi?
    ne kadar dokunmak, sarılmak, öpmek, göğüsüne bastırmak, elini tutmak, bütün bu yaşananların hıncını bu şekilde çıkarmak istesen gene içinde sana engel olan o kemirgen beliriyor işte.
    bi günaydın mesajı şiir gibi döktürtür insana. bende döküldüm, saçıldım, parçalandım. toparlayanım olmaz. ellerim dağılmadıysa ben kendimi toplarım aman o zahmet etmesin; elleri kirlenir tozlarımdan, kırıklarımdan bana dokunan parmak uçları kesilir. ben toplarım kendimi. hiç zahmet edip kapıdan geçirmeyin beni, oturun oturun lütfen... geri geleceğim.
    3 ...