Sustum...
Hep daha büyük oldu susmalarım ve hep daha çok güldüm yokluğunda rengarenk boyadığım palyaço makyajıma.
Bilinmedik sulukule sokaklarında; camını siyah poşetlerle örten, evinin önünde çiklet çiğneyen, şalvarının ardına iki çocuk gizleyen bir kadından ne farkın var korkak?
Yapamazsın... iki çocuk girer birbirine sen otobüsten görüp inersin.
Otobüsün gelmez telefonla şikayet eder yarım saat söylenir rahatlar sonra eşek gibi yürürsün.
Kimse görmez kırıldığında ağlarsın.
Yerler silinmişse parmak ucunda yürürsün.
Kuşlar varsa korkmasınlar diye yol değiştirirsin. Böyle güzelsin! Bırak! Bırak da insanlar şehrin kalabalığıyla kirlensin. Bırak doyumsuz iştahları bir ejderha gibi yutsun kendi alevlerini.
Bırak, sal artık aklındaki hayallerini...
Sokak başında nohut pilav yer gülersin, fazlasını bekleme kendinden. Kasılacağın yerlere ne kasıntı insanlar için kendinden ödün verir de girersin? !
Taksim sana kalabalık sen anca tren yolunda gezersin!
Sus! bahanelerini kendine sakla! insanlar seni sevsin diye çırpındığın şu saçma sapan hayallerinden kurtul! Yalnızlığını bile yaşamayacak kadar aciz olmayı sindiremediğin bünyeni kes at gerekirse!
Sen istedin! Sen soyutladın kendini! Sen vazgeçtin sahte gülümsemelerde kaybolan sıcak salep sohbetlerinden!