konuşmak dostlar, konuşabilmek. o kadar konuşmuyorduk ki, hep sesli yerlere gitme ihtiyacı duyuyordum onunla beraber. birbirimize o kadar uzaktık ki ellerini tutan ellerim ağırlık duyuyordu artık. hayır bana kızmayın dostlar, yalnızlıktan yastıklara sarılıp uyuyan sizler, karşımdaki benden fersah fersah uzaktada olsa, gidebilecek bir yerim vardı. korkuyordum dışarıdaki yalnızlıktan. gün oldu ki artık o, hayatın soğuk yüzünden bile dondurucu gelmişti bana, keza bende ona. ayrıldık. ağlıyordu niye ağladığını bilmeyerek. giden kim bilmiyordu. o gün söz verdim kendime, yeminler ettim.
artık sevmeden, seviyorum demeyecektim.