dün iki polisin şehit olduğu ve diyarbekir baro başkanı Tahir Elçinin hayatını kaybettiği müessif olayın düğüm noktası; aralarında şehit polislerinde olduğu ekip tarafından bir arabanın durdurularak aranmak istenmesi ve devamındaki gelişmeler.
çevrilen arabada bulunan ve polisleri şehit eden unsurlar farklı bir eylemin peşinde miydi, yoksa basın açıklamasında kargaşa yaratmak; daha geniş çapta olaylar yaratmak mı planlanmıştı?
olaya dair görüntüleri seyrederken polislerin, basının ve baro başkanın bulunduğu noktaya doğru elinde silahla koşan kişinin, onca ateşe rağmen kurtulması ve Başbakanın bu günkü açıklamasına göre Tahir Elçinin bu unsura ait silahla öldürülmüş olduğu "iddiası" - "hakikati" bana bu kişinin, profesyonel biri olduğu izlenimi uyandırmıştır. profesyonel dememden kasıt; özel yetiştirilmiş bağlamıdır.
bir anda Turgut Özal suikasti canlandı gözümde; silahlı T.Demirağın onca koruma ateşinden filmlere taş çıkartacak seri hareketlerle kurtuluşunu hatırladım.
bir de daha eskilere uzandı hafızam;
Mustafa Kuseyri kardeşimizin kazayla yada tehlikeli bir oyun esnasında hayatını kaybetmesi; o günlerin kanlı ve darbe beklentili günlerinde; hadisenin demirel hükumetinin kolladığı ülkücülerce gerçekleştirildiği öne sürülmüş; Mustafanın cenazesi asker yargı basın ve üniversite camiasının katıldığı muazzam bir hükumet karşıtı gösteriye dönüştürülmüştü.
ilerki yıllarda Mustafanın ölümü aydınlanmıştı gerçi, ama o günlerde yaratılan algı 12 marta doğru giden yolda önemli bir işlev görmüştü.
tarih ne garip; dünden bu güne bazen yansımalar hatırlatır.
hadi.