şimdi sakin ol ve elindeki eksi butonunu yavaşça yere bırak evlat!
objektif bir şekilde okuyacaklar buyursun, gerisi ikilesin bir zahmet.
efendim ben işim gereği (şirket ceo'su gibi yazdım ha. karizmatik oldu) şanlıurfanın suriye sınırında bir ilçede çalışmaktayım. doktorum. bu ilçede oldukça fazla sayıda hem dışarıda kalan, hem de kampta barınan suriyeliler mevcut. ben de buraya gelmeden önce benzer zihniyetteydim. 'savaş çok kötü. allah göstermesin. ya bizim de başımıza gelseydi. elbette ki yardım edeceğiz' vs vs. bunlar işe oldukça uzaktan bakan kişi söylemleri. davulun sesi uzaktan hoş geliyor.
hem ilçe hastanesinde, hem de suriyeli kampında bire bir çalıştığım için kendimde bu yorumu yapma hakkını görüyorum. şuanda türkiye'deki suriyeli nüfusu yaklaşık 5 milyon. bunlar da kayıtlara geçenler.
bulaşıcı hastalık riski taşıyorlar. bu insanlar ve çocukları aşılanmamış. basit bir konu değil bu, hayati bir şey. türkiye cumhuriyeti yoğun çabalarla pek çok bulaşıcı hastalığı bu topraklardan sildi. çok ciddi bir aşı politikası uygulanıyor ülkemizde. suriyelilerin alınması ile birlikte kızamık, kızamıkçık, kabakulak, su çiçeği, menenjit gibi pek çok aşıyla önlenen ve türkiye'de oldukça az sayıda görülen hastalıklar ile; erişkinlerde daha sık görülen şark çıbanı şuanda ülkemizde hortlamış durumda. bahsettiğim şey menenjit! bahsettiğim şey sonrasında felç bile gelişmesine neden olabilecek kızamık! neden benim ülkemdeki milyonlarca çocuk bu riske maruz kalsın?
umursamazlar. bu insanlar yaklaşık 3.5- 4 yıldır buradalar. tek bir kelime türkçe öğrenme çabaları yok. sanki biz onların ülkesine yerleşmişizcesine bizden arapça öğrenmemizi bekliyorlar. arapça konuşamayanlara sinirleniyorlar! evet, sinirleniyorlar. şaka gibi değil mi? hasta olarak hastaneye gelen, bir nevi bize gebe olan onlarken, biz işimizi yapabilmek adına arapça öğreniyoruz! ben yaklaşık 1yıldır buradayım. dertlerini anlayıp, soru sorabilecek kadar arapça öğrendim. istemeden, mecburen öğrendim ha. ama 4 yıldır burada yaşayan insanların tek kelime bile türkçe öğrenmemeleri gamsızlık, rahatlık. başka hiç bir şey değil.
gelecek kaygısı taşımıyorlar. lan senin ülkende savaş var. kalıp savaşacağına gelip başka bir ülkeye yerleşmişsin. bunu yaşlılar, kadın ve çocuklar için söylemiyorum elbette ama oldukça çok sayıda genç erkek nüfus var. kalıp savaşmak yerine gelip bir başka ülkeye yerleşmişsin. bir gelecek kaygın olur en azından. iş bulmaya, türkçe öğrenmeye çalışırsın. sınır dışı mı edileceksin, kendi ülkene geri mi gönderileceksin, daha ne kadar türkiye'de kalacaksın, yani yarının belli değilken hala ürüyorlar. 'çocuk sahibi olmak herkesin hakkı!' şeklinde söylemleri bir kenara bırak, gerçekçi ol sevgili sözlük yazarı. biz kendimiz bu ülkenin vatandaşı olarak, çalıştığımız halde çocuk sahibi olmadan önce 10 kere düşünüyoruz. iyi bir eğitim sunabilir miyim, kaliteli bir hayat sunabilir miyim diye. bunu sadece okumuş insanlar değil, eğitimsiz diye gözünün basmadığı toplumun her kesiminden insan yapıyor. suriyelilere baktığımızda adamlarda öyle bir sıkıntı, bir düşünce yok. 9. çocuğa mı hamile kaldı? olsun! nasıl olsa türkiye onlara bakıyor.
memnuniyetsizler. devlet her şeylerini ücretsiz karşılıyor, bunu az önce belirttim. hatta o kadar saçma bir durum var ki doğum kontrol araçları dağıtılmazken; yardımcı üreme teknikleri de ücretsiz! 8. çocuğunu doğurmuş bir kadın 'benim çocuğum olmuyor, tüp bebek istiyorum!' diye gelebiliyor. bahsettiğimiz şey oldukça masraflı bir şey. bir kaç bin lira tutan bir işlem. devlet bunu kendi vatandaşlarına bile bir takım koşullar altında öderken, onlara bu kadar sonsuz sunulan haklar akıl alır gibi değil. hastaneye muayeneye geldiklerinde geldikleri doktoru, sunulan koşulları beğenmiyorlar! son derece samimi söylüyorum bizim pek çok köyümüzde bu koşullar yok. benim kendi köyümde yol yok, yol! sanki suriyede hepsi özel hastaneye gidiyordu amk. bu neyin memnuniyetsizliği, bu neyin ukalalığı?!
uzun vadede türkiye için ciddi risk oluşturuyorlar. bu insanların çoğu çalışmıyor. hırsızlık, tecavüz gibi pek çok suç ve fuhuş artacaktır. ve hatta artmıştır. benim çalıştığım bölgede pek çok vatandaş onların gelmesiyle birlikte işsiz kalmış durumda. neden? çünkü çalışmak isteyenler ucuz ücretlerle, kalitesiz iş yaparak çalışıyorlar. ve elbette sigortasız çalışıyor. kadınlar kamptan çıkıp fuhuşa yapmaya gidiyorlar. çadır kent ilk kurulduğunda kadınların dışarı çıkışı sertbestmiş. ancak fuhuş oranı oldukça arttığı için şu anda yanlarında koca/baba/büyük erkek çocuk gibi biri olmadığı sürece dışarı çıkışları yasak. bu size insani gelmiyor olabilir. bu önlem alınacak kadar olayların yüksek boyutta olduğunu bir kere daha gözden geçirin derim. ayrıca pek çok türk vatandaşı ikinci, üçüncü eş olarak suriyeli kadınları almış durumda. aile birliği, aile huzuru diye bir şey kalmamış benim çalıştığım ilçede. kadınlar çok mutsuz. ha bunun tek sebebi suriyeli kadınlar mı? elbette değil. bunda elbette bizim erkek vatandaşlar da aynı oranda etkili.
israfçılar. tamamen türkiye cumhuriyeti devleti tarafından yapılmış olan, semt semt oluşturulmuş çadır kentlerde kalıyorlar. bu çadir kentlerin koşulları da öyle uzaktan sanıldığı gibi kötü değil. yemekleri, doktor muayeneleri ve ilaçları ücretsiz. bir dönem o kadar çok yemek dağıtılmış ki;adamlar ekmeklerin içini oyup kalanını küllük olarak kullanıyorlarmış! en basit örnek; trafik ışığında dilenen suriyeli bir kaç ergen gördüm yanımda yeni aldığım bir poşet börek ve poğaça vardı. onlara verdim. adam bir ısırık aldıktan sonra gözümün önünde hepsini yere fırlattı. bu ve buna benzer örnekleri çoğaltmak mümkün. israf hat safada yani.
pisler. kesinlikle son derece pisler. hepsi değil elbette. ancak %90'ı diyebilirim. iç çamaşırı kullanmıyorlar. 7'den 70'e ha, sadece çocuklarda değil. bunu sakın imkansızlıklara bağlamayın. çadır kentlerde 24 saat sıcak su ve çamaşır makineleri mevcut. bu insanlar böyle yaşıyorlar, böyle alışmışlar.
bunları yazarken çakma hümanistler gibi yolda dilenen 5-10 suriyeliyi görerek yazmıyorum. 1 yıldır ayda muayene olan kişi sayısının 10.000 olduğunu düşünürsek karşılaştığımız kişi sayısı oldukça fazla. elbette ki bu dahil tüm genellemeler yanlıştır. elbette ki yazdıklarıma uymayan yüzlerce insan vardır. ama çoğunluk hakkında söylenebilecek doğrular bunlar. daha yazılacak onlarca şey var. ama yazarken içim şişti.
peki ne yapılmalıydı?
bu insanlara elbette yardım edilmeli. ama mantık çerçevesinde yardım edilmeliydi.
sınır bölgesinde bir kaç yüz kilometrelik 'güvenli bölge' oluşturulmalıydı. kamplar oraya kurulmalı ve suriyelilerin türkiye'ye bu şekilde kontrolsüzce girmesine izin verilmemeliydi.
ps: 'destan yazmışsın amk' ya da 'okumadım' diye entry girecekler zahmet etmesin.