arda uskan'ın 2000'de yazdığı yazıdan alıntı;
--
Olay ülkemizin en mümtaz ödül törenlerinden biri olan Magazin Gazetecileri Derneği'nin gecesinde yaşanıyor. Hani bir nevi Oscar ödülü bu. Çevresine tedirgin bakan adamın adı Ahmet Kaya. Biraz önce sahneye çıkmış aldığı ödülün ardından kısa bir konuşma yapmış sonra gelmiş yuhalar küfürler. Peki mikrofonda ne demiş Ahmet Kaya? 'Ben bu ödülü 'insan Hakları Derneği'ne, 'Cumartesi Anneleri'ne ve magazin gazeteciliğine emek vermiş arkadaşlarım adına alıyorum.' işin içine 'insan hakları', 'Cumartesi Anneleri', 'emek' filan girdi ya, salon hafiften kıllanmaya başlıyor, sonra Kaya'nın can alıcı cümlesi geliyor: 'Kürtçe bir şarkı ve klip yapıyorum' diyor. 'Bu ülkede bunları yayımlayacak yürekli insanlar olduğunu biliyorum. Yayınlamazlarsa Türk halkına hesap vereceklerini de biliyorum.' işte bu cümleden sonra salon birbirine giriyor. Bağırışlar çağırışlar, küfürler, çatal, kaşık fırlatmalar.
(...) Ahmet Kaya masada şaşkın bir şekilde TV kameralarına derdini şu cümlelerle anlatmaya çalışıyor: 'Yıllarca Türkiye'nin bölünmez bütünlüğünü savundum, ama Kürt realitesini kimse inkâr edemez, sadece bunu söyledim'.
Ama salondakilerin isterik çığlıkları bitmiyor. 'Cehenneme git. Kürt diye bir şey yok...' Herkes ayaklanmış. Polisler geliyor, Ahmet Kaya'yı otelin arka kapısından apar topar kaçırıyorlar. O anda Serdar Ortaç çıkıyor sahneye ve popülizmin en müthiş örneklerinden birini vererek 'Bu dünyada kimse sultan değil, Atatürk'ün yanındayız ve bu vatan bizim' diyor sonra 'Onuncu Yıl Marşı'nı söylemeye başlıyor.
--
tanım : Bu uzun yazıda, ufak, ufacık, belirsiz bir ad gözünüze çarptı mı? işte o ufacık adı taşıyan kişi. gereksiz oksijen sarfiyatı.
haşiye : neden 8 sene sonra bu konuya girdim ben de bilmiyorum. 8 sene önce yazar değildim belki ondandır. ya da s.o.'nun sıçtığı bokun kokusunun hala kesif olması. hâla merak ederim, bu herif geceleri nasıl uyuyor, kendini kendine nasıl anlatıyor acaba?...şaka lan şaka, merakım bu kadar sığlıkta kulaç atmaz.