**
--spoiler--
Çarkın Yeni Dişlisi: Var Mısın, Yok Musun?
Şu sıralarda televizyonlarımızı en çok meşgul eden "var mısın yok musun" isimli programı sanırım duymayanınız yoktur. insanımız bu programı o kadar benimsemiş vaziyetteki seyredeceğine ihtimal vermediğim kişilerden söz konusu programla alakalı olumlu yorumları duyunca şaşırdım. Bir o kadar da üzüldüğümü ifade edeyim. Programa mutlaka ama mutlaka rastlamışsınızdır eğer televizyonlarınızı akşamları açma teşebbüsünde bulunuyorsanız. Sayısını bilmediğim kadar bir yarışmacı (Bunun hiçbir şekilde yarışma olduğunu düşünmüyorum. Çünkü uğruna yarış yapılan bir vaziyet yok. Hiçbir şekilde sınanmıyorsunuz. Ve bu insanlara da yarışmacı denmekte. Aslında ben de hem herhangi bir ifade bulamadığım için hem de bu sıfatı eleştirmek için nadide kelimeyi zikretme ihtiyacı duydum) topluluğu var. Aralarından biri kura ile sahneye çıkıyor. Ve kutuları teker teker açtırarak en düşük meblağlı parayı açtırmaya çalışarak kutuları elemiş oluyor. Düşük meblağlar, mavi kutucuklarda, yüksekler ise kırmızı. Stüdyodakiler birbirleri ile o denli birliktelik sergiliyorlar ki( samimi olduklarına inanasım gelmiyor ama…) sanırsınız ki hepsi kardeş.
Mesele bu değil elbette. Benim üzerinde ısrarla durmak istediğim husus, tanımadığımız bir kişinin kazanacağı paranın bizi alakadar etmesi. Kaldı ki bu para hiçbir şekilde hak edilmiş para değil. Ahlaki ölçülerin dışında olduğunu söyleyebilirim. Bu milletin hiç ama hiç derdi yok gibi birinin ne kadar para kazanacağına odaklanmış vaziyetteyiz. Bu uğurda ağlayanları dahi gördüm. O her gözyaşı, utanç denizi oluyor. Ve ben o utanç denizinde boğulmamaya çalışıyorum. insanlarımızı asıl meselelerden, kaygılardan uzaklaştırmak için ortaya çıkarılan programların bu dönemki görevlilerinden biri de işte bu program. Dizilerden sıkılan için ne kadar hoş bir seçenek değil mi? Ne lüzum var ki Almanya’da yanarak can veren 9 vatandaşımızın haberlerini seyretmeye? Nemize gerek ki vatandaşlarımızın ilmi buluşlarla uğraşması? Sabah programlarımız var. (Ki buralardan kişilerin kimleri nasıl aldattığını rahatlıkla öğrenebilirsiniz. Şaşırmayın hemen. Çünkü erkelerin aldatması "ihanet" değildir "çapkınlık"tır ne de olsa toplumumuzda) El örgüsü programları revaçta. Sonra dizi sefası. O da bittikten sonra magazin programları var. Bakın size bir günlük plan yaptım bile. "Var mısın? Yok, musun?" işte bu çarkın bir dişi. Fakat bunun o kadar değişik neticeleri var ki göremediğimiz. 1- insanımız stüdyoda kimin ne kazanacağını ve kazandığını çok büyük bir merakla bekliyor. Vaziyet öyle bir noktaya gelecek ki merakımız stüdyodan taşıp evlerimize, apartmanımıza, mahallemize, akrabalarımıza ve saydığım kişilerle aramızdaki münasebetlere sirayet edecek. Yani külliyen kimin ne kazandığını merak eder olacağız. Sonra da ver elini husumet ve haset. 2- Çabalamadan, ter dökmeden para kazanmaya o kadar alıştırılıyoruz ki, kumar için bir davetiye çıkarılmış oluyor. içine iddiaları, totoları, lotoları, sayısalları, milli piyangoları da koyuyorum. Çalışmayan, tembel bir toplum kimliğine doğru yol almaktayız zaten. Hak edilmeyen paranın hak edilen mutluluğu sahici midir? Peki, elde edilen para masum mudur? Ahlaken hayır. Hak- hukuk mantığı ile hayır. 3- Belki de en önemlisi olan zaman israfı. Düşünsenize Televizyona o kadar bakıyorsunuz, dertleniyorsunuz, kederleniyorsunuz. Peki, elinize ne geçiyor? Kocaman bir hiç. Peki elimizden ne uçuyor? Göz yorulması, saçma bir kaygı, gereksiz bir heyecan, masumiyetinden taviz vermiş gözyaşı. Halbuki kaygılarımızı, heyecanlarımızı, gözyaşlarımızı, dertlerimizi, kederlerimizi daha ciddi meselelere ayırsak ne memleket bu denli sancılı olur, ne de vicdanlarımız bu denli yaralı. Bu programı nasıl olur da bu kadar iyi bilebildiğimi düşünebilirsiniz. Hatta " Madem nefret ediyorsun neden seyrediyorsun?" diye sora da bilirsiniz. Bundan kaçmanın mümkünatı yok ki. Misafirliğe gidiyorsunuz televizyonda karşınızda, arkadaşlarınızın dilinden düşmüyor. Kurtuluş manzarası biraz gecikecek gibi. Kurtuluşun en yakın zamanda ülkemi işgal etmesini diliyorum.