cezbe

entry4 galeri
    3.
  1. Lügatte "çekmek" ve "çekiş" anlamlarına ge­len cezbe terimi, tasavvufta Hakk'ın kulu ken­dine çekmesinden meydana gelen bir haldir. Her ne kadar, halk arasında cezbe, bazan ak­lın baştan gitmesi anlamına gelen cinnetle ay­nı anlamda kullanılırsa da bu kullanış yanlıştır.

    Cezbe, Allah'ın kula ihsanı olduğundan ku­lun elinde değildir. Allah'ın sevdiği kulun kal­binden perdeyi kaldırıp kulun çalışma ve gay­reti olmadan onu yakın nuru ile manevi ma­kamlara yükseltmesidir. Kul, cezbe sayesinde hakikatin kaynağına ulaşır. Allah'ın dışında herşeyi unutarak kendinden geçer, vecd ve is­tiğrak halini yaşar. Mutasavvıflar Kur'an'daki: "Allah dilediğini kendine çeker" (Şura, 131) ayeti ile bazı kaynaklarda hadis olarak zikredi­len "Allah'ın kula olan cezbesi, iki cihan halkı­nın amellerine denktir" sözünü cezbeye delil sayarlar. Hakk'ın kulu kendine çekmesi cez­be, bu cezbeyle kulun Allah'a yönelmesi aşk­tır. Böyle bir cezbe peygamberlerin ve velile­rin sıfatıdır.

    Tasavvufta cezbe, seyr'ü suluk (inisiyasyon) ile bir arada düşünülür ve sulüke bağı olma­yan bir cezbe makbul sayılmaz. Çünkü irşada liyakat kazanabilmek için sülük yolundan geç­mek gerekir. Nitekim imam ı Rabbani cezbe­yi, süluke girmeyenlerin ve sülükünü tamamla­mış bulunanların cezbesi olmak üzere ikiye ayırır. Salik olmayanlarda ruh, nefsin etkisin­den kurtulamadığı için cezbe kalbidir, ruhi de­ğildir. Böyleleri ruhlar alemini müşahade et­tikleri halde Hakk'ı müşahede ettiklerini zan­nederler. Sülüklerini tamamlayıp ruhları nefslerinin etkisinden kurtulmuş kimselerin cezbe­si ise ruhidir. Bunlar Hakk'ı müşahade eder­ler.

    ayrıca; Sohbet, zikir ve sema meclislerinde kalbe gelen varidata dayanamayarak kendinden ge­çen, bağıran, gayrı ihtiyari sıçrayıp nara atan kimselerin davranışlarına da cezbe adı veril­mektedir.
    3 ...