Şimdiye kadar kimsenin dillendirmediği unsurlara yer veren dizi. Teşkilatı mahsusa, masonik oluşumlar, tapınak şovalyeleri derken şimdi de ihtiyarlar adı altında doğrudan börü budun efsanesini senaryoya dahil ettiler. Bir de kırmızı kitap diye birşeyden bahsettiler. Bu, bizim bildiğimiz milli güvenlik siyaset belgesinden farklı bir kitap anladığımız kadarıyla.
Buraya kadar güzel, böyle egzantrik konuları işlemeleri ben ve benim gibi düşünenleri ister istemez diziye bağlıyor. Ancak yapılan basit hatalar bu güzellikleri maalesef gölgeliyor.
ihtiyarlar adı verilen ve ikibin yıldır Türk devletleri'nin güvence altında yaşamasını sağlayan, yıkılanın yerine derhal yenisini kurup türk milletini asla devletsiz bırakmayan bu süper oluşumun iki tane simitçi kılıklı adamla polat alemdar'a mesaj göndermesi hiç de inandırıcı değil. Adamların vizyonuna bak, kullandıkları personele bak. Her kıçı sıkıştığında siyanüre saldıran tiplerin böyle efsanevi bir teşkilatın elemanı olduklarını düşünmek bu inandırıcılığı ortadan kaldırıyor. Kardeşim sen devletler kurmuşsun, derinin de derinisin, devleti kurup gidişatına yön verebilecek kadar söz ve güç sahibisin, iki tane bruce lee istihdam edemedin mi? Zor mudur? Nedir yani? Türkiye Cumhuriyeti'nde dövüş sporlarında gerçekten uzman kimse yok mudur? Netekim türk silahlı kuvvetleri'nde bu alanlarda son derece uzman birçok asker görev yapmaktadır.
Sağır oda dizisindeki oğuz bey karakteri (Hakan Karahan) aslında bu anlamda diziye taptaze bir kan olurdu diye düşünüyorum. ihtiyarlara teknik destek veren birini canlandırması diziyi çok farklı boyutlara taşıyabilirdi. Bu da buradan senaristlere naçizane bir tavsiyemdir.
Ben bu börü budun hikayesine takmış durumdayım. Her ne kadar mantığım bunun bir balon olduğunu söylese de, duygusal tarafım "ulan harbiden var mıdır" diye sormadan edemiyor, hatta bu soru dahi manevi olarak beni rahatlatıyor, belki de kendimi kandırıyorum, bilemicem.
Şöyle kabataslak yaptığım araştırma neticesinde çok tuhaf isimlerin bu oluşumda görev almış olabileceklerine dair söylentilerle karşılaştım, tabi ki kanıtları ile birlikte. Ama bu dezenformasyon da olabilir. Bir örnek vereyim mi? Sıkı durun... Abdullah Gül... Okuyunca çok gülmüştüm ama acaba mı demekten de kendimi alamadım.
Bu da böyle bir anımdır ey kendini bilen sözlük. *