yeryüzünde bu denli trafik yoğunluğu bir tek çin'de vardır. o da nüfusunun bizim memleketten yaklaşık olarak 15 kat fazla olmasından ötürüdür. istanbul trafiği ile ilgili pek çok anım vardır. bunlardan birisini anlatayım.
sene 2012. mevsim yaz. aylardan ağustos.
eski bir iş arkadaşı akşama bizi iftara davet etti. zaten o ara iş yerinde hepi topu 4 kişiyiz. yani hepimiz gideceğiz. gün içinde kendi aramızda konuşuyoruz. "saat kaçta çıkalım? hangi köprüden geçelim? ara yollara girelim mi? gireceksek hangilerine girelim? ne zaman varırız?" falan filan işte. sanırsın proje üretiyoruz.
bu arada davet eden arkadaşın evi maltepe'de. bizim işyeri ise şişli'de. bu ayrıntıyı da belirteyim.
dediğim gibi, gün içinde bi ton plan proje yaptık. heyecan, stres gün içinde başladı yani. düşünün istanbul'un trafiğine çıkmadan stres oluyorsunuz. o derece yani.
konuya döneyim. gün içinde yaptığımız beyin fırtınasından sonra saat 5 gibi çıkma kararı aldık. iftar saat 8,5 gibi. yani 3,5 saat var. normalde mesai 6'da bitiyor ama yetişebilmemiz için erken çıkmamız gerektiği konusunda hemfikir oluyoruz. dediğimiz gibi yaptık. saat tam 5'te çıktık. şişli osmanbey'den mecidiyeköy'e gideceğiz ama yoğunluk var. ara yollardan bomonti tünel'in oralara inip, okmeydanı hastanesi'nin aşağı yolundan geçip çağlayan adliyesi kavşağından d-100'e bağlanalım dedik. demez olaydık. halil rıfat paşa otobüs durağında başladı trafik. adım adım. milim milim. saat o ara 5'i 20 geçiyor. bi 10 dakika sonra çağlayan adliyesi binasını gördük. arkadaşlardan biri de açlığın da etkisi ile mayıştı ve uyku moduna geçti. aradan bir 30-40 dakika falan geçti. uyku modundaki arkadaş gerine gerine uyandı. "neredeyiz, geldik mi?" minvalinde bir şeyler sordu. biz tepkisiz suratına baktık. arabadaki herkes barut fıçısı gibi. neredeyse arkadaşı dövüyorduk. o kadar yani. yeterki biri bize bi bakış atsın ya da bir söz söylesin. imalı olmasına bile gerek yok. o kadar gerginiz. tabi bunda açlığın da ekstra bi etkisi var. arkadaş sorduğu sorunun cevabını alamayıp bizim kendisine attığımız bakışları görünce şöyle bi etrafına bakındı, saatine baktı. geçen zamanı düşündü. sonra da çağlayan adliyesi binasını henüz 100 metre geride bıraktığımızı gördü. kısa bir şoktan sonra "a niye geri döndük? bir şey mi unutmuştuk?" dedi. arabadaki herkes iptal. patlattık kahkahaları. kısa bir kahkaha tufanından sonra "ne geri gitmesi deminden beri daha buraya geldik" dedim. arkadaşın o anki yüz ifadesini görmenizi isterdim. sanırsınız şampiyonlar ligi finalinde penaltılara giden maçta, tuttuğu takım son penaltıyı kaçırmış da kupayı kaybetmiş. o derecede bir hüzün, öfke, hayal kırıklığı kapladı yüzünü. neyse bu şekil adım adım hedefe doğru ilerlemeye devam ediyoruz. saat 8 gibi daveti yapan arkadaş aradı. "hani nerede kaldınız?" falan diye. biz de durumu anlattık ve ciddi ciddi "gelmesek mi?" falan dedik kendisine. neyse, çok ısrar etti "ben bekliyorum" dedi. tam iftar vakti gibi köprüden geçtik.
yıllardır gözlemlediğim ama bir türlü sırrını çözemediğim olay gene gerçekleşti. buna birçok kez şahit olmuşumdur. eminim bunu başkaları da gözlemliyordur. nasıldır bilinmez ama iftara kadar herkes bir yerlere koşuştururken, iftar ile bilikte ortada kimse kalmaz. adeta şehir hayalet şehre döner. yine aynen böyle oldu. gişeleri geçtikten sonra yollar bi açıldı. ama ne açılma. kimse yok. arkadaş da gazı kökledi tabi. saat 9 gibi arkadaşa vardık. tabi yemekler soğumuş falan. neyse kısa bir merhaba faslından sonra hemen yemeğe yumulduk. ama nasıl yiyoruz. resmen istanbul trafiğinin hıncını yemeklerden çıkarıyoruz. karnımızı bir güzel doyurup birer de çay içtikten sonra arkadaşın ısrarlarına rağmen daha fazla oturmayıp saat tam 10,5'ta çıktık. dedik bu sefer ikinci köprüden gidelim. vay arkadaş. ataşehirden sonra bi trafik başladı. şaka gibi. saat tam 12 gibi köprüyü geçtik. arkadaş sarıyer'de oturuyor. bizse şişli merkeze yakın mahallelerde oturuyoruz. neyse. sağolsun arkadaş bizi eve de bıraktı. eve geldim. saat 12:45. arkadaş bizi bıraktıktan sonra biraz daha trafiğe yakalandığını söyledi. o da saat 1:15 gibi varmış eve. şişli'den maltepe'ye gidip 1,5 saat falan kalıp gelmek, saat 5'ten gece 1'e kadar sürdü. katıksız 8 saat. fazlası var eksiği yok. işte istanbul trafiği budur.