bursa stadının karşısında kırcı hotelin yanında "bomonti" isminde küçük şirin bir birahane vardı. aylardan ya temmuz veya ağustostu oldukça da sıcak bir gündü. bomontinin önünden geçerken baktım kapılar kapalı içeride klima çalışıyor. "gireyim de birkaç bira içip serinleyeyim" dedim.
ilk biranın yarısında kapıdan içeriye tanıdık bir sima girdi. rahmetli baykal kent... herkes kalkıp "hoşgeldiniz" dedi tokaşlaştık filan. hani şu kemal sunal filmlerinden ferhan şensoy tiyatrosundan tanıdığımız baykal kenti karşımda görünce ayrı bir neşe geldi. adam konuşuyor biz ağzımızı açmış dinliyoruz ya. adam da hakikaten ne güzel konuşuyor be kardeşim.
kemal sunalı soruyorlar " çok baba güzel iyi adamdı " diyor. ferhan şensoyu öve öve bitiremiyor. neden sonra abilerden biri şu soruyu soruyor; " baykal abi bütün ünlülerle filmleriniz dizileriniz oyunlarınız var biliyoruz. hemen hemen tamamıyla çalıştınız. bunların içinde hiç mi kötü yaramaz insan yoktu? "
baykal kent öfkeyle sesini yükseltti; " levent kırca denen adam var ya yetmez mi? " hayretle dikkat kesiliyoruz biri soruyor; " hayırdır abi biz levent kırcayı solcu işçi yanlısı filan biliriz. " baykal kent öfkeden resmen kıpkırmızı kesildi;
" yahu ne solcusu işçisi kardeşim. en beter kapitalistten kötüdür o. bu adam trilyon kazanıp setinde figüranının parasını kesip gariban tokatlayan adam. bu adam setine yemek yemeye gelen gariban figüranları tekmeyle kovalar. onun kadar kötüsü sanat camiasında görülmemiştir. bu adam çalışanının parasını keser vermez. benim bile paramı kesiyorsa düşün gerisini... " deyip belki yarım saat öyle şeyler anlattı ki levent kırcaya bakışımızı değiştirdi.