AKP dindar değildir, Amerikan işbirlikçisidir. Amerikan işbirlikçilerinin ise dini, imanı olamaz. işbirlikçiler, dini sadece kullanır. AKP de öyle yapıyor.
AKP, Amerikan islamcısı Bir iktidar Örgütlüyor!
Yasa hazırlığı sırasında, düzen partilerinin istismarcılığının ne kadar trajikomik boyutlara ulaşabildiğine tüm ülke tanık oldu. istismar ve oligarşi içi kavga, şimdi "türbanın bağlanma şekli" üzerinden sürüyor.
AKP, düzenin çeşitli kesimlerine "vallahi de billahi de üniversite dışında türban olmayacak" diye güvence üstüne güvence verirken, Cemil Çiçek, güvenceyi "çene altı bağlamayan giremeyecek" diye pekiştiriyor. Oysa hemen herkesin açıkça gördüğü gibi, "çene altı bağlama" formülünün ne yasal, ne de fiilen bir hükmü olmayacaktır.
Kaldı ki, sorun haklar ve özgürlükler sorunu olduğunda, bir hakkın, böyle budanması, eciş büçüş hale getirilmesi kabul edilemez. inancının bir parçası olarak türban giyme özgürlüğü, koşulsuz tanınmalıdır. Fakat AKP için sorunun haklar özgürlükler sorunu olmadığı, türban mağdurlarının sorununu çözmek olmadığı aşikardır.
işte bu noktada AKP'nin takiyye politikası açığa çıkıyor. AKP yönetimi, güvence üstüne güvence verirken, asıl düşüncenin farklı olduğu da kendini ele veriyor.
AKP saflarından peşpeşe üç demeç verildi. Bunlar hiç de sıradan kişiler değildi. Biri AKP Konya Milletvekili ve Anayasa Komisyonu üyesi Hüsnü Tuna'ydı. Tuna şöyle dedi: "Hedefimiz kamu hizmetlerinde de türban olmasıdır."
Ardından AKP'li Isparta Belediye Başkanı Hasan Balaban'ın açıklaması geldi: "Türban her yerde olacak" diyordu o da.
Bir diğer açıklama ise AKP Milletvekili ve Kadın Kolları Başkanı Fatma Şahin'e aitti: "Eğitim hakkının verilmesine ilişkin adım atmadan kamuda türban tartışmasını yaparsak, eğitim hakkı çözümsüzlüğe girer... adım adım gitmek lazım".
AKP'lilerin söyledikleri esas olarak şudur: "Zamanı değil", "konjonktür uygun değil", "adım adım gideceğiz"; Dolayısıyla bu noktada şu daha da netleşiyor: AKP'nin türban konusundaki amacı, demokrat, özgürlükçü muhtevada değil, gericidir! Türbana serbestliği inanç özgürlüğü için değil, gerici kadrolaşmasını pekiştirmek, toplumsal yaşamı gerici dayatmalarıyla kuşatıp halkı teslim almak için istiyor.
AKP, bu açıklamaları yapanlar hakkında soruşturma açtığını açıklarken, takiyyeciliğin ve riyakarlığın yeni bir örneğini daha koymuş oluyor ortaya. Herkes çok iyi biliyor ki, bu açıklamalar, gerçekte tüm AKP'lilerin asıl düşünceleridir. AKP yönetiminin bunlara kızması, düşüncelerini zamansız ve yersiz "açık etmiş" olmalarınadır.
Öte yandan, gerici bir kuşatma ve dayatmayla karşı karşıya olduğunu görmeyen, AKP'ye hala "demokratlık" rolü biçen kimi aydınlar da, kendilerini tersinden kandırıyor, kandıracak malzeme arıyorlar. "AKP, türban, yüksek okulun dışına taşmayacak diye güvence versin" diyenler veya yasada böyle bir cümleye yer verilmesini işte güvence diye görenler, işte bu kesimdir. Bu kesim kendini kandırmakta o kadar istekli ki, AKP'lilerin "adım adım gideceğiz" açıklamalarını yok sayıyorlar. Ama yok saymak gerçeği değiştirmez.
AKP ne istiyor?
Birçok kesim AKP'nin "türbana özgürlük" yasasıyla ne yapmaya çalıştığı üzerine değerlendirmelerde bulunuyor. Kuşku yok ki, AKP'nin yapmak istediğini tüm diğer gerici politikalarından, "islamcı" kökeni ve tabanından, ABD'yle BOP çerçevesindeki işbirliğinden ve ABD'nin empoze ettiği "ılımlı islam" modelinden bağımsız düşünülemez. Bütün bu bağlantıları içinde bakıldığında, sorunun sadece bir "oy hesabı"ndan, göstermelik bir hamleden ibaret olduğu söylenemez.
AKP, Amerikan emperyalizminin kendisine biçtiği rol çerçevesinde, "islamcı" bir iktidar örgütlemek istemektedir. Bunun olup olamayacağı veya nasıl, ne kadar zamanda olabileceği üzerine çeşitli yorumlar yapılabilir ama kesin olan şudur ki, AKP'nin örgütlemeye çalıştığı islamcı iktidarın islamcılığının asli niteliği, Amerikancı olmasıdır; Amerika'nın izin verdiği kadar islamcı, Amerika'nın istediği biçimde bir "dini" damga olacaktır bu iktidarda. ABD diyor ki, sen bütün Ortadoğu için "ılımlı islam" modelisin. AKP'nin böyle bir model olmaya itirazı yoktur. Hem siyasi, hem dini anlamda buna razıdır. Bu anlamda da AKP; Amerikan çıkarları için dini en geniş biçimde kullanmak istiyor.
Diyebiliriz ki; hükümet olduğundan bu yana sürdürdüğü dinci kadrolaşmayla, hayatın çeşitli alanlarında fiilen veya yasal olarak gündeme getirdiği dinci uygulamalarla, AKP, Amerikan islamcısı bir iktidarı örgütlemeye çalışmaktadır. Bu noktada da türban sorunu, haklar ve özgürlükler sorunu olmaktan çıkmakta ve AKP'nin gerici planlarının bir parçası olarak kullandığı bir soruna dönüşmektedir.
AKP'nin gerici planlarının "sır" olan bir yanı yoktur. AKP, kapitalizmi islamcılıkla, şeriatçılıkla sürdürme hesabı yapıyor. Böylelikle hem emperyalist tekelleri, hem işbirlikçi tekelci burjuvaziyi ve hem kendi islamcı militan tabanını tatmin etmiş, ve iktidarını pekiştirmiş olacaktır.
Amerikancı islamcı iktidar, bir bakıma, kapitalizmin ve faşizmin özü değişmeksizin sürdürülüşünün biçimi olacaktır. AKP, faşizmi, kapitalizmi, "islam" sosuna batırıp sürdürecek yani.
Burada şunun altını bir kez daha çizmeliyiz: AKP dindar değildir, Amerikan işbirlikçisidir. Amerikan işbirlikçilerinin ise dini, imanı olamaz. işbirlikçiler, dini sadece kullanır. AKP de öyle yapıyor.