Neden ve nasılı bir yana, birçok tuhaf olay ve davranışın tetikleyicisi olan hadisedir.
Türklerin islamiyeti bir şekilde kabulu ile birlikte ortalıkta hacılar, hocalar, üfürükçüler dolaşmaya başlamış, hurefeler almış başını gitmiş, türk toplumu bilimden bilinmezliğe ve cehalete doğru dörtnala koşmuş, mantık ve düşünmek olgusu yerini "siktir et la hepimiz bigün ölcez" düsturuna bırakmıştır.
Bokunu çıkarma dalında atbaşı giden türk milleti, islamiyetin de bokunu çıkarmakta gecikmemiş, kraldan fazla kralcı olma düsturunu bu alanda da üstün bir performans gösterek sergilemiş, kabul ettiği dini yaymak adına herkese ve heryere bulaşmış, islamiyeti yayma görevini türklere devreden araplar yan gelip yatarlarken, türk toplumu tüm avrupa ve amerikayla papaz olmakla kalmamış, yaymakla görevli olduğu dinin felsefesine aykırı bir toplum yaşamını geliştirerek, çelişkilerin en büyüğüne imza atmıştır.
islam dininin yasakladığı her türlü hal ve davranış türk toplumu içerisinde birebir görülebilmektedir. Yalancılıktan adam kayırmacılığa, tembellikten cehalete kadar birçok yasak el altından yaşanmış ve yaşanmaktadır.
Türkler görünüşte müslümanlığı kimselere bırakmamalarına rağmen, nedense bu dinin yasakladığı her türlü haltı yemekten de geri kalmamaktadırlar.
islamiyetin türklere kazandırdığı en önemli unsurlardan biri de hiçbir bok bilmezken her boku bilir görünme yeteneğidir. Özellikle türk diline hiç mi hiç uymayan Arap alfabesinin kabulü ile okuryazar oranı neredeyse sıfıra düştüğünden, ve kimse kıçını kaldırıp "lan zor mor ama bari öğrenelim" demediğinden, bilim ve mantık yerini hurafelere, dedikodulara ve birbirini kandırmaya bırakmış, herkes kıçından günah ve sevap kriterleri belirleyerek diğerleri üzerinde üstünlük sağlamaya çalışmış, bir zaman sonra birileri bu gidişata dur demek istemişse de, toplum, özüne dönmekte gecikmemiştir.