Yıl 2012. Bir sıtarbaks modasıdır tutturmuş gidiyor. En yakın arkadaşımla "biz de gidelim dedik" gözümüzde de öyle büyüttük ki, girince kalp atışlarımız değişti resmen. ne var ne yok diye bir baktık, Adını söyleyebildiğimiz tek şey espresso. Yok yok ekspresso. -Sanırım adını söyleyebildiğimiz bir şey değilmiş- Neyse iki tane, orta boyundan istemiş bulunduk. Isim soruldu, ücret ödendi. Kasa faslını atlattık, kahveleri bekliyoruz. "Halikarnas pidecisi hanıım, kahveleriniz hazır efendim" sesiyle kahvelerimize yöneldik ve çıktık. Öyle panikleyip heyecanlanmış ve durumu abartmıştık ki kendimizi doğruca dışarı attık. Çünkü sıtarbaks adabı nedir bilmiyoruz henüz. Şeker atılır mı, altlık alınır mı, nereye nasıl oturulur falan.
Çıkınca kahvelerden bir yudum aldık. Dünyamız başımıza yıkıldı. Içilecek gibi değil, öyle bir acı. Ikinci yudumdan sonra baktık içemeyeceğiz, gidip kenardaki büfeden bir kutu küp şeker aldım ve kıtlama kahve keyfi yaptık. Hem de sıtarbaks kahvesiyle. O günden beri dersimizi aldık, evde ağzımızın tadıyla 25 kuruşluk nescafe üçü bir arada içiyoruz. *
Edit: bunu yaptığımda 15 yaşındaydım, liseliliğimin hakkını vermeliydim. Biraz hoşgörü, lütfen.