Sadece kaptanların bakımlı olduğunu iddia ettiği gıcırtılı bir gemide, -pusulanın da bozuk olduğu anlaşılınca- yolcular arasında da bir kutuplaşma başladığında...
* * *
Son çare olarak tüm yolcuları namaz kılmaya davet eden 3'üncü mevki yolcularıyla; bir an önce kapağı, ufukta görünen bir transatlantiğe atmak için, elden gelenin yapılmasını isteyen 1'inci mevki yolcuları arasında, mürettebat da 2'ye bölündüğünde...
* * *
Su tesisatçısı, usta teknisyen Faruk:
- Durum kaygı verici, diyordu.
* * *
Değerli bankacılardan Aysun da aynı şeyi söylüyordu:
- Durum kaygı verici.
* * *
Lokantalardaki dost garsonlar da bendenize soruyorlardı:
- Durumu nasıl görüyorsunuz?
Bendeniz de, onlara soruyordum:
- Sen nasıl görüyorsun?
Yanıt hep aynıydı:
- Kaygı verici.
* * *
Pusulası da bozuk olan gemi, acaba ne zamandan beri gıcırdıyordu da; kaptanlar, -yolcuları kaygılandırmamak için- durumu açıklamaya ve uyarılarda bulunmaya kalkanları cezalandırdıklarından, farkına varılamıyordu?
Son 80 yılın başbakanlarına teker teker sormak gerek.
* * *
"Onlar-biz" ayrımıyla kapatılmış bir parantez içinde; yıllık bütçelerin, bakanlıklar arasında nasıl pay edildiği dahi hiç gündeme getirilmeden; sürekli hamasi nutuklarla eritildi zaman:
- Bu gemi gücünü tarihten alan bir gemidir. Bu geminin tüm yolcuları birer kahramandır. Bu gemi her gün daha hızlanarak gitmektedir nurlu ufuklara...
* * *
- Yahu bu gemi gıcırdıyor; 3'üncü mevki yolcuları feci durumda, ne suları kalmış, ne yiyecekleri...
Diyenlere, hep aynı yanıt veriliyordu:
- Yoksa sen, bu geminin düşmanı mısın?
* * *
Önemli olan yolcular değildi, önemli olan kaptan köşkünü kimseye kaptırmamaktı.
Ama gitgide, kaptan köşküne tırmanmaya kalkanlar da artıyordu. En rahat, en avantajlı yerdi orası.
* * *
Artık kaygılanmanın bir yararı yok; besbelli ki 20-25 yıl boyunca çalkantılı bir dönemden geçilecek.
* * *
Şimdilerde kendilerine, buğulanmış gözlük camlarını silmeye benzer, kolay ve eğlenceli bir uğraş bulmak isteyenler; bir "Tatavaloji Sözlüğü" yapmaya kalkabilirler.
* * *
ister "seçilmiş", ister "atanmış" olsunlar; Hazine'den geçinmeli "mevki sahipleri"nin nutuklarından, demeçlerinden, açıklamalarından; hiçbir zaman tersi söylenemeyecek cümleleri cımbızlamak...
Tıpkı:
- Samimiyetimizden kuşkulanmaya kimsenin hakkı yoktur; cümlesi gibi.
* * *
Hangi "mevki sahibi" kalkar da:
- Samimiyetimizden kuşkulanmaya herkesin hakkı vardır, der?
* * *
Tersi söylenemeyecek cümlelerden birkaç tane daha:
- Vatana, millete hizmet etmek için, biz bu yola baş koyduk.
* * *
- Hem keseyi doldurmak, hem de itibarlı yaşamak için çıktık ortaya, denebilir mi?
* * *
- Demiryollarının bakımsızlığı üstünde önemle duruyoruz.
Kim mikrofonun başına geçer de:
- Demiryollarının bakımsızlığı umurumuzun tekiydi, diyebilir?
* * *
- TSK bir suç örgütü değildir.
Elbet de değildir.
* * *
Dünkü Milliyet de manşetten, "Türkiye'nin tek gündeme kilitlendiğini" ilan ediyordu.
O tek gündem de, "Türban düğümü" idi.
* * *
Bu arada 10 bine yakın köyün yolu da ulaşıma kapanmıştı.
* * *
Adamın biri, uğraşa savaşa bir pireyi eğitmiş.
Ne zaman pireye:
- Zıpla, dese; pire hemen zıplıyormuş.
* * *
Bir gün pirenin bir ayağını koparmış ve yine:
- Zıpla, demiş.
Pire, bu kez ufak bir aksamayla zıplamış.
* * *
Derken ikinci ayağını da koparıp:
- Zıpla, demiş.
Pire, zıplar gibi yapmış sadece.
* * *
Pirenin üçüncü ayağı da kopunca:
- Zıpla, emrine karşı hareketsiz kalmış.
* * *
Adam:
- Anlaşıldı, demiş; pirenin üç ayağı koptuğunda kulağa sağır oluyor, söyleneni duymuyor.
* * *
Türkiye'de de 10 bin köyün yolu kapandığında; ülke tek gündeme, "türban düğümüne" kilitleniyor.
* * *
Enseyi karartmayın. Geminin eski gıcırtıları, yeni yeni duyuluyor.
Ufuktaki transatlantik ise AB'dir.