Lebrick'tir gerçek lakabı. King'i kendisi uydurmuştur. Düşünün yani, adam kendisine kral diye lakap takacak kadar psikolojik sorunlu bir tip.
Amare stoudemire zamanında forma numarasını 1 ile değiştirdiğinde başta takım arkadaşları olmak üzere herkesten eleştiri almıştı. Bunun yaptığı çok daha saçma.
Fiziksel özelliklerine laf eden çarpılır. O boy ve kiloda o atletizim yuhtur, ohadır. Ama baskeybol atletizm değildir. Bunun en iyi örneği de larry bird, magic johnson gibi efsanelerdir. Bu adamların kariyerleri boyunca yaptıkları smaç sayılıdır.
Fundamental diye bir şey var. Yani basketbolun abc'si. Majestelerimichael jordan'dan beri insanlar bunu unuttular çünkü ortalama izleyici his airness'ın atletik özelliklerinden o kadar büyülenmişti ki kimse bu adamın fundamental'ının ne kadar kusursuz olduğunun farkına varmamıştı.
Lebrick'in ise fundamental'ı yok. Bakın, zayıf demedim; yok. Her driplinge başlarken kesin steps yapıyor çünkü tekniği o kadar zayıf ki başka türlü hızını kullanamıyor. Pivot ayağını sürekli terden kaldırıyor, oynatıyor.
Crossover yapmıyor meselâ. Çünkü fundamental'ı zayıf. Oysa bizdeki altyapılarda bile çocuklara ilk gösterilen şeylerin başında gelir crossover. Bunu iyi yapmak adam geçmek demektir.
Kareem abdul jabbar'ın son dönemine yetişmiş adamım ben. Magic, bird, jordan, barkley, robinson, shaq, olajuwon, mutombo, miller, stockton, malone, drexler... kimleri izlemedim ki. Öyle özet, bant falan da değil. Canlı izledim bu adamların maçlarını.
O yüzden beğenmiyorum lebrick'i. 80'lerde be 90'larda oynanan basketbola âşık olduk biz. Hayâli düdüklerin çalınmadığı, boyalı alana girenin dayak yediği, uzunların uzun ve kısaların kısa gibi oynadıkları basketbola âşık olduk. Taktik savaşlarına sahne olan, set hücumlarının olduğu, mj'in bile kolay kolay isolation oynamadığı, azmin, disiolin ve zekânın en az yetenek kadar önemli olduğu oyuna âşık olduk.
Günümüzde nba sağlandığı bataktan kurtulmak için sahte süper yıldızlar yaratıyor. Bunu yaptıkça da benim gibi milyonlarca püriten basketbol âşığını kendinden soğutuyor.
Lebrick de bu durumun ete, kemiğe bürünmüş hâlidir. 80 ve 90'larda oynasa en fazla dominique wilkins olabilecek bir adam o. Hayır, benimki nefret değil. Bunun adı nefret olamaz. Âşık olduğum sporu elimden alanlardan nefret ediyorum ben. Lebrick ise onların yalnızca piyonu. Balon gibi şişkin egosu, her sözüyle ortaya koyduğu çiğ kişiliği, loser'lığı ile... hayır, nefret etmiyorum. O benim midemi bulandırıyor.