Garibanlığın diz boyu olduğu yıllardı, 20 sene evvel 7 yaşlarındayım. kendine has siktiriboktanlığı ile balkonu olan bir müstakil evde oturuyorduk. * Vesselam evde yiyecek zerre bir şey yok, hayal meyal hatırlıyorum annem çaresiz bir şekilde çıkmış tek basamaklı balkonun basamağına oturmuş dalmış gitmişti. sessizce yanına oturdum, o derin düşüncelerde yüzerken bende can sıkıntısı ile oturmuş bekliyordum. babam o yıllarda düzenli olarak çalışamazdı, sürekli ilk okulda babamın mesleğini (bkz: serbest meslek) olarak belirtirdim. annem dalmış otururken hiç unutmam gök yüzünden döne döne 1 adet kağıt para önümüze düştü. annem şaşkın ben şaşkınım gök yüzüne bakıyoruz buluttan başka bir şey yok, derken bir baktık 2 adet daha kağıt para döne döne bizim bulunduğumuz bölümde direk annemin önüne düştü. annem balkonun kapısını açtı baktı ne bir kuş var ne başka bir yaşam belirtisi. annem başladı dua etmeye içinden ben hala anlamadım ne olup bittiğini annem nasıl dua ettiyse artık o gün, benim inancım o yönde Allah karşılıksız bırakmadı o gün o kadını çocuğuyla. gitti alışveriş yaptı birde piknik tüpü doldurdu geldi. neyse geldi çorba falan yaptı yedik işte hayat nereden nereye getiriyor, insan yaşadığını unutursa ya piç olur yada hiç olur. o yüzden kimsenin geçmişini unutmasını istemem.