Uyumak, karın doyurmak, cinsellik libidosu üstüne kurgulanmış bir iNSAN yapısı.
Ve sonunda da silinip gitmek.
* * *
ister denize karşı teraslı bir villada, yahut 5 yıldızlı bir otelde, yahut önünde silahlı askerlerin nöbet tuttuğu bir sarayda uyumak; ister döküntü bir gecekonduda, yahut bir çadır köşesinde, yahut sokakta kuytuca bir kıyıda uyumak.
iNSAN fizyolojisinin, değiştirilemez, engellenemez bir zorunluğu uyumak.
* * *
Karın doyurmak da öyle, cinsellik de...
* * *
1933 yılında Edirne'de, istiklal ilkmektebi'nin 1'inci sınıfında; Hikmet Hocanım'ın gayretiyle okul bahçesinde çift sıra halinde:
Çıktık açık alınla on yılda her savaştan,
On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan.
Marşını talim ederken; -kendim de dahil- hiç aklıma gelmiyordu, kimlerin nerelerde yatıp nasıl uyuyacağı.
Nerelerde karnımı nasıl doyuracağım da...
* * *
Sonradan öğrendim ki, "yoksulluktan söz etmek" Türkiye'de suç sayılmakta. itibarlı yaşamanın en kestirme formülü de "mevki sahibi" olmak.
Orhan Veli, "Ahmetler" adlı şiirinde şöyle yazıyordu:
Kimimiz Ahmet Bey
Kimimiz Ahmet Efendi;
Ya Ahmet Ağayla Ahmet Beyefendi?
* * *
Geçmişimiz çok şanlı, geleceğimiz de çok parlak ama; 28 yaşından küçük 40 milyona yakın genç, nasıl bir yaşam düzeyinden geçerek tamamlayacaklar ömür serüvenlerini?
* * *
Geleceğin raylarını doğru dürüst döşeyemediğin zaman; "gelecek" durduğu yerde durmuyor ki, tozu dumanı havaya savura savura hışımla geliyor üzerine.
* * *
Bir eczane sahibi, vitrinine; başta doğum kontrol hapı, "hamile kalmayı önleyen" çeşitli tıbbi önlemlerin listesini asmış.
Ancak eczaneye giren müşteriler, içeride koşuşturup duran bir yığın yaramaz küçük çocukla karşılaşınca iyice afallıyorlarmış.
* * *
Bazen müşteriler, eczanenin sahibine soruyorlarmış:
- Bütün bu çocuklar sizin mi?
- Evet...
- Pek iyi bir gösteri değil, vitrindeki reklamlarınız açısından. Sizin için pek bir işe yaramamış galiba önlem almak?
* * *
Eczacı:
- Yok, tam tersine; diyormuş. Hamileliği önlemek için gerekli önlemleri almazsanız, durumun nasıl olacağını gösteriyor bizim dükkândaki yaramazlar.
* * *
"Milli çıkarlarımız"a göre hareket ettiklerini söyleyen, Hazine'den geçinmeli "mevki sahibi" büyüklerimiz; onca nutuk, bahadırlık, darbe ve idam sehpalarına karşın; yoksul bir kaderle doğan bebeklerin çoğalıp gitmesine bir çare bulamadılar.
* * *
Manzara-i umumiye, "ne yapılmalıydı ki, durum böyle olmamalıydı" sorusuna, her gün biraz daha yeni harç taşıyor.
* * *
Orhan Pamuk'a suikast düzenlemeye kadar varan, çeşitli planların gizli çeteleşmeleri...
Acaba henüz daha yakalanmayan başka çeteler de var mı, bilemeyiz ki?
* * *
Bitip tükenmeyen bir "yazar" düşmanlığı; pek de uğurlu gelmiş görünmüyor 21. yüzyıldaki pozisyonumuza.
* * *
60 yıl önce Namdar Rahmi şöyle yazıyordu:
Sende cevher var imiş, bunu âlem ne bilsin;
Süslü bir dairede müdür bile değilsin.
* * *
Ah keşke buralarda da; "önemliler" değersiz, "değerliler" önemsiz olmasaydı.
* * *
Prof. Dr. Yaşar Gazigil, nihayet Türkiye'de de doğru dürüst bir hastane kurabilme özlemini gerçekleştirecek bir ortam bulmuş; ABD'den geri dönüyormuş.
* * *
Ne diyelim, bu kadarına da şükür...