lise son, dersaneye gidiyorum. dilciyim, yds denemelerinde 95 net yapınca üzülüyorum, öyle dolu dizgin bir performansım var. dersanede çarşamba günleri yds denemesine gidiyorum. o sırada da dersanede platonik aşık olduğum bir kız var, o da harika netler çıkarıyor. tabi aramızda tatlı bir rekabet var. gerçi kız sen bu hafta sıfır çekeceksin dese çekecek kadar aşığım ya o başka konu. neyse.
işte yine böyle bir deneme günü feci hasta oldum. burnum manavgat şelalesi gibi akıyor. hiç durmuyordu, kağıt peçetem bitiyor ama burnum yine akıyordu. kağıt peçeler "yeter artık, silme bizimle" diyordu. burnum "yeter artık silme beni" diyordu. ben niye nihat hatipoğlu'na bağladım lan. işte çok fena hastayım yani.
sınıfa girdim, tabi burun hala faaliyette. ben de artık birinden kağıt peçete isteyecekken o zat-ı şahane harika kahverengi gözleri ve inci dişleriyle gülümseyip bana doğru baktı ve "peçete lazım mı?" dedi. bu lafın erkekler arasında başka bir esprisi vardır, bilen bilir.*
o an bu espri aklıma gelip pis pis sırıtsam da böyle naif bir kızın bu tarz bir gönderme yapamayacağına kanaat getirerek "he gurban valla varsa eyi olur" dedim. ben bi tane uzatıp geri sırasına dönecek derken kız paketi verdi bana. (bkz: bana su verdi) ama nasıl veriş. resmen martıya simit, maymuna çerez atar gibi attı lan önüme. iki tane çekip burnuma götürdüm, tekrar paketi masasına bıraktım. o da beni seviyordu, belliydi.
deneme sonrası öğrencilerin toplandığı dersane odasında baş başa sohbet ettik. bana verdiği kağıt peçetenin yarattığı pozitif hava devam ediyor, içimden aşk şarkıları söylüyordum. ta ki güldüğüm bir anda sümüğüm burnumda baloncuk yapana kadar. amınıskym.