bir bisikletle yollara çıkmak ve aniden gelen aşk

entry32 galeri
    9.
  1. ve merakımı gidermek, bu pandoranın kutusunu açmak için daha fazla konuşmam gerektiğine karar verdim. hoş, onu saatlerce daha izlemeyi yeğlerdim ama konuşmak dışında bu ruhu keşfetmenin başka bir yolu da yoktu.

    -seni böyle muhtelif zamanlarda hüzünlendiren bir ayrılık mı yaşadın?
    +evet tabi ki her an. her an bir ayrılık.
    -bu daha çok felsefi bir cevap oldu. bazı anılar vardı onlar felsefenin üzerine çıkar insanı hüzünlendirme konusunda. seni böyle hüzünlendiren , ama en çok hüzünlendiren anı nedir?

    bakışları buğulandı. şimdi içten içe bir insanı geçmişe iteklemenin pişmanlığını yaşıyordum ki bu bir nevi intihara teşvik suçu kadar ağırdı psikolojik olarak benim için. rahatsızlığımı ve pişmanlığımı farketmiş olacak ki hafifçe iç çekip, avcuyla elime dokundu.

    +aslında bunu söylediğim ilk kişisin. sanırm beni en çok hüzünlendiren şey memleketimden ayrılmış olmak.
    -nerelisin?
    +soçi.
    -nasıl yani? rus musun?
    +evet.
    -ama çok güzel ve akıcı konuşuyorsun dilimizi.
    +evet çünkü ayrıldığımda, henüz üç yaşındaymışım. türkiye'de yaşayan anneannemin yanına bırakmış beni dayım. ve memleketime dair bildiklerim anneannemin anlattıklarından ibaret. aslına bakarsan beni asıl hüzünlendiren şey ordan ayrılmış olmak değil, oraya ait anılarının ancak bir başkasının anılarından ibaret olması. bunu anlayabiliyor musun?
    -yaşamadığın bir şey hakkında "seni anlıyorum" cümlesini kurmak ucuz bir yalan olur.

    başını öne eğip, gülümsedi ve elimi sıcak avuçlarına aldı.

    +o halde hissettiklerim hakkında bir tahminin vardır?
    -evet sadece kuru bir tahmin.
    +kendine haksızlık etme. beraber geçirdikleri bir ömre rağmen birbirleri hakkında bir tahminde bulunamayacak insanlar var.

    bu cevap o kadar hoşuma gitti ki yüzümde beliren gülümsemeye engel olamadım. avuçlarındaki elimin paş parmağını avuçlarından usulca kurtardım ve işaret parmağı ile baş parmağının arasında, bir bebeğin yanaklarını andıran yumuşaklıktaki noktayı parmağımla okşadım.

    +beni evime bırakır mısın?
    -tabi ki.

    hançereme bir şey düğümlendi. bisikletimi kafenin sahibine emanet ettim. neden bilmiyorum ama kadının bakışlarında bana karşı bir şefkat hissettim. teşekkür ettim nazikçe ve koşar adım, beni dışarda sıra sıra mavi ladinlerin yanında bekleyen kadınıma doğru yürüdüm.

    ona kendi içimden "kadınım" sıfatını yakıştırmaktan hiç rahatsız olmadım ve gerçekten de kadınımdam hiç mi hiç ayrılmak istemiyordum.
    3 ...
bu entry yorumlara kapalı.
© 2025 uludağ sözlük