ezeli bir hamakatin gayri meşru çocuklarının, trajedisi kendinden menkul rejim tacirlerinin, bir delinin kuyuya attığı taşın peşinden kendilerine bağışlanan iki büyük nimeti; akıllarını ve izanlarını har vurup harman savuran kırk akıllının, kabasını görüp yara sanan kedigiller familyasının, iki gülünesi yalandan korkuyla ürküp kaçan fincancı katırlarının, verimsiz bir muhayyileyle gulyabani diye gösterilerek korkutulan mahallenin mızıkçılarının en son ve en trajikomik herzelerinden biridir bu cümle.