merkez kapitalist devletlerin reel sosyalizmin yükselişi sürecinde kendi ülkelerinde uyguladıkları sosyal devlet anlayaşının ekonomik anlamdaki yansımalarından biri kamuculuktur. reel sosyalizmin yıkılışı ile birlikte merkez kapitalist ülkelerdeki egemen sınıfın kültürel, ideolojik saldırısının ekonomik anlamdaki göstergesi de özelleştirmedir.
eğitim, sağlık ve üretim süreçlerindeki hızlı özelleştirme başta yaşanan refaha rağmen, geniş kitlelerin daha çok ezilmesine ve hızlı bir şekilde sömürü, rant, yolsuzluk gibi sistemin kokuşmuş yüzünü insanlara hatırlatmıştır. özelleştirmelerin yararlı olduğunu savunanlara verilebilecek bir örnek gerekirse; asya krizinden önce güney kore 1997 yılında bu krizin habercisi gibi gözüken özelleştirme krizi çıkmıştı. hızlı özelleştirme sonucu bu emperyalist devletler yanlısı ülke bile krize saplanmıştı. diğer bir örnek ise ülkemizden. sek özelleştirildikten sonra neredeyse tüm fabrikaları kapatılmış ve iş gücünü arttırmak bir yana ya ucuz işçi çalıştırmıştır ya da işsizlik getirmiştir.
hızlı özelleştirmenin gerçek yüzü olan işsizlik, ucuz iş gücünün sömürülmesi, yolsuzluk ve rant ekonomisi "yenileşme" ile açıklanması düpedüz ideolojik bir saldırıdır. devletin en başlıca görevi çalışan bilen herkese iş sunmak iken, bunun yerine halkın vergileriyle kurulmuş kuruluşların satılması köhnemiş beyinlerin yansıması bizlere. bu nedenle "özelleştirmelere inat, yaşasın hayat!"