tartışmasız favori tarihi karakterlerimden biridir. sadece bir filozof veya yazar olduğu için değil, totalde hayatını görüp anlayabildiğim nadir, dürüst, yetenekli insanlardan biridir.
--spoiler--
..Bir gün gençliğimin o on yıllık dönemini kapsayan dokunaklı ve
öğretici hayat hikayemi anlatacağım. Sanırım pek çok kişi de benimle
aynı deneyimden geçti. Bütün ruhumla iyi bir insan olmayı
arzuluyordum. Ama iyi bir insan olmanın peşinde koşmak için çok
genç, tutkulu ve yalnız, yapayalnızdım. Bu samimi arzumu, yani
ahlaki bakımdan iyi bir insan olma arzumu her dile getirişimde
aşağılanma ve alayla karşılaştım. Ne zaman adi ihtiraslara teslim
oldum, o zaman insanlar beni övdüler ve teşvik ettiler.
Hırs, iktidar düşkünlüğü, açgözlülük, şehvet, kibir, öfke ve intikam
- bunların hepsi saygı gören şeylerdi.
Bu hırslara teslim olarak ben de büyüklerim gibi oldum ve bu
şekilde onların beni onayladıklarını hissettim. Yanında kaldığım
müşfik teyzem, ki kendisi insanların en hasıdır, bana daima benim için
hayatta evlenmemden daha çok istediği bir şeyin olmadığını söylerdi.
'Rien ne [orme un juene homme, comme une liaison avec une [emme
comme il [aut': (Hiçbir şey bir erkeğin kişiliğini iyi aile terbiyesi almış
bir kadınla kuracağı yakınlık kadar geliştiremez.) Teyzemin benim
için dilediği bir başka mutluluk da be-
• 10 •
nim emir subayı ve de mümkünse imparatorun emir subayı 01mamdı.
Ama benim için dilediği mutlulukların en büyüğü benim zengin bir
kadınla evlenip mümkün olduğu kadar çok sayıda serfe (tarım işçisi)
sahip olmamdı.
O yılları dehşet, nefret ve de yüreğimde bir sızı olmaksızın hatırlayamıyorum.
Savaşta insanlar öldürdüm ve gene öldürmek
amacıyla insanları düelloya davet ettim. Kumarda kaybettim, köylülerin
emeklerini çar çur ettim, onları cezalara çarptırdım, ahlakSız
bir hayat sürdüm ve insanları kandırdım. Yalan, soygun, her türlü
zina, sarhoşluk, şiddet, cinayet, işlemediğim tek bir suç bile
kalmamıştı, ama benim çağdaşlarım beni nispeten ahlaklı bir insan
olarak gördüler ve de görüyorlar.
Bu şekilde on yıl yaşadım.
--spoiler--
itiraflarım / s.11
--spoiler--
...Bu inanç,
ifadesini 'ilerleme' sözcüğünde buluyordu. Bana o zamanlar bu
sözcüğün başka bir anlamı varmış gibi geliyordu. En doğru şekilde
"Nasıl yaşarım?" sorusuyla kendime işkence çektirdiğim (hayata
bağlı her insan gibi) ve cevap olarak "Ilerlemeye uygun olarak
yaşa."yı verdiğim zamanlar henüz sadece, kayığı rüzgar ve dalgalarca
sürüklenirken kendisi için hayati ve tek soru olan "Dümeni ne tarafa
kırmalı?" sorusuna "Biz bir yerlere sürükleniyeruz?" cevabını veren
adama benzediğimi bilmiyordum.
--spoiler--
itiraflarım / s.15
--spoiler--
...Bilgelerin bilgeliklerince doğrulanan bilgim bana şunu göstermiştir
ki yeryüzündeki her şey - canlı ya da cansız - olabilecek en
akıllıca bir şekilde yerleştirilmiş - bir tek, benim kendi konumum
aptalca. Ve o aptallar - o muazzam insan kitleleri - canlı ya da cansız
her şeyin yeryüzünde nasıl konumlandırıldığı hakkında en ufak bir
fikre bile sahip değiller, ama yaşamaya devam ediyorlar ve sanıyorlar
ki kendi yaşamlan çok akıllıca konumlandırılmış!..
Aklıma birden şu geldi: "Ya hala bilmediğim bir şey varsa? Cehalet
de aynısını yapar; cehalet de hep aynen benim dediklerimi der.
Bir şeyi bilmediğinde bilmediği o şeyin aptalca olduğunu söyler.
Gerçekten de öyle gözüküyor ki, sanki hayatlannın anlamını anlamış
gibi -çünkü anlamadan yaşayamazlardı- yaşamış ve yaşamakta olan
bir insanlık var.
--spoiler--
itiraflarım / s.49
--spoiler--
...Artık gözümde yazarlığın
hiçbir öneminin kalmamış olmasına rağmen, benim o değersiz
çalışmalarıma verilen büyük maddi ödüller ve tutulan alkışların baştan
çıkarıcılığı karşısında ben de kendimi yazmaya, sadece maddi
durumumu iyileştirmek ve kendi hayatırnın ve genelolarak hayatın
anlamına yönelik ruhumda yükselen o soruları bastırmak amacıyla
adadım.
Şöyle yazdım: Benim için tek olan gerçeği, yani insanın kendisi
• 18 •
ve ailesi için en iyi imkanları sağlamak amacıyla yaşaması gerekliliğini
öğreteceğim.
Bu şekilde yaşamaya devam ettim, ama bundan beş yıl önce bana
çok tuhaf bir şeyolmaya başladı. ilk başlarda bir kafa kanşıklığına ve
hayatın durmuş olduğu gibi bir hisse kapıldım. Ne yapmam ve
hayatımı nasıl yaşamam gerektiğini bilemiyordum, kendimi
kaybolmuş ve keyifsiz hissediyordum. Ancak bu durum çok sürmedi
ve ben de eskisi gibi yaşamaya devam ettim. Sonra bu kafa kanşıklığı
gitgide daha sık ve hep aynı şekilde nüksetmeye başladı. Bu
dönemlerde aklıma hep şu sorular geliyordu: Ne için? Amacı ne?
--spoiler--