o sıralar sık gittiğim bi cafe vardı. cafenin çalışanları bi acaip rahat tipler, bi keresinde vişneli soda istediğimde vişne suyu ile sade sodayı ayrı ayrı getirmişti garson, vişneli soda yoktu abla falan diyerekten. tuz istediğinizde yanınıza çıkmayıp tuzluğu alt kattan uzatıyorlardı lan. ben de komik bulup geliyorum ara sıra işte.
yine bir akşam canım kahve çekti, girdim buraya. bekliyorum bekliyorum gelen giden yok. sonunda alt kattan bana baka baka merdivenleri çıkan genci görünce garson olduğunu düşündüm. üzerinde garson kıyafeti yok ama, bazen tişörtle falan sipariş de alıyorlar dediğim gibi rahatlar. yaklaşınca, ben bir kahve alabilir miyim sade olsun lütfen dedim, hani şu garsonların, söylediğiniz çok bilindik bir yemeğin ya da içeceğin adını sanki ilk defa duyuyormuş bakışı vardır ya, mutlaka rast gelmişsinizdir, yüzünde o bakışı görünce rahatladım, hah dedim bu kesin garson. zaten o da, peki hanfendi hemen getiriyorum deyip alt kata indi.
5-6 dakika sonra kahvemi getirdi, teşekkür ettim. kahvemden ilk yudumu almıştım ki, bizim garsonun karşıdaki masada tek başına oturan bir erkeğin yanına oturduğunu gördüm. sohbet etmeye başladılar. azıcık işkillensem de dedim heralde tanıyo, e rahatlar abi sonuçta. bi güzel içtim kahvemi.
o sırada üzerinde garson kıyafeti olan bi eleman geldi. hesabı alabilir miiyim dedim, sizin borcunuz yok ki dedi bana. o sırada karşı masadan bana sırıtmakta olan adam, ben hesabı ödedim sorun yok hanfendi dedi ve gülmeye başladılar. garson da güldü bana. lannn dedim, noluyo lan burada dedim içimden. sonra acı gerçeği anladım.
böyle bir şeyi kabul edemem dedim kahve parasını bırakıp derhal terk ettim mekanı. resmen oyuna getirilmiş, kandırılmış ve trollenmiş hissediyordum kendimi....