insanın, şöyle biraz olsun gönlünü şenlendirmesinde en kestirme yöntemlerden biri de; "Matrak Sözler" antolojisini karıştırmak.
işte birkaç örnek:
"- 'Çirkinliğiliğin' 'güzelliğe' karşı tek üstünlüğü, çok daha uzun sürmesidir."
* * *
Bu da şoförler için şarkılar:
"Saatte 60 km hızla giderken:
- Oh ne keyif, ne keyif"
* * *
"Saatte 75 km hızla giderken:
- Uçuyorum rüzgar gibi"
* * *
"Saatte 110 km hızla giderken:
- Yıldırım oldum, yıldırım..."
* * *
"Saatte 130 km hızla giderken, şoförlerin şarkısı kesilir ama; şoförler için başka bir koro başlar:
- Tanrı rahmet eylesin"
* * *
Para ile de binbir alaydan biri:
"- 'Para'ya tenezzül etmeyip, tepeden bakarken de; onu asla gözden kaçırmamak gerekir"
* * *
Hadi bir tane de "Aşk" üstüne:
"- Aşklar ormanlardaki mantarlara benzerler. Hangisinin iyi, hangisinin zehirli cinsten olduğu; ancak iş işten geçtikten sonra, çok geç çıkar ortaya"
* * *
Bir cumartesi sabahı, bir hobi olarak da oynaşılabilir "matrak sözler"le, yenilerini katabilmek için.
Örneğin, Mithat Cemal'in ünlü mısraını ele alalım:
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.
* * *
Bu mısraa göre şu sıralarda artık iyice kanla betonlaşmakta olan vatanlar; Kenya, Filistin, Lübnan, Irak, Pakistan, Afganistan...
Hadi biz de matrak bir katkı yapmaya çalışalım:
Eşşekler semerlidir, atlar da eğerlidir;
insan beyni topraktan, çok daha değerlidir.
* * *
Ne var ki bu tür matrak katkılara, Karaköy'de noterlik falan verilmez; hatta bazan bir tokat kaldırılır havaya.
* * *
Köyceğiz'in yaylası sayılan, tepelerde ve çam ormanları içindeki "Ağla" köyünün ünlü lokantası "Siyah Şapkalı Kadın" da, bir bey:
- Bizim lise, diyordu; Babıali'nin yüksekçe yerindeydi; her tuvalete gidişte aşağıdaki basının üstüne işerdik.
* * *
Kendisine acaba şöyle bir yanıt verilebilir miydi:
- Aman iyi ki söylediniz, borçlu kalmak istemeyiz; lütfen açın ağzınızı da, büyüğünü yapalım içine biz de...
* * *
Keşke biraz daha yaygın olsa, gönlü azıcık şenlendirmenin mizahi yöntemleri.
* * *
2 gariban, dereden bir balık yakalamışlar.
Biri ötekine:
- Tavada kızartalım, demiş.
Arkadaşı:
- Unu, demiş; nereden bulacaksın unu?
- Sadece yağda kızartırız...
- Yağı nereden bulacaksın, yağı?
- Canım zeytinyağında...
- Zeytinyağımız da yok, nereden bulacaksın zeytinyağını?
- O zaman ızgara yaparız..
- Buldun da kömürü yaptın; kömür nerede kömür?
* * *
2 garibandan yakaladıkları balığı elinde tutan, sinirli sinirli can çekişen balığa şöyle bir baktıktan sonra, balığı yeniden fırlatıvermiş dereye.
* * *
Balık da bağırarak dalmış suların içine:
- Yaşasın vatan millet, yaşasın devlet...
* * *
Nazım Hikmet'in özel eşyası sergileniyormuş yakında.
Şayet Nazım'dan mısralar yazmak gereği de duyulursa; ola ki şunlar yeğlenir:
Dışarda bir bayrak gibi dalgalanırken adı,
O içerde ihtiyarladı.