geçen hafta bitti bu devirde askere mi gidilir diyordum kendime ama hayat gerçekten askerde öğreniliyormuş. herkese tavsiye ediyorum. hiç yoktan o bittiği andaki his için bile gidilir. kısa dönem yapmış birisi olarak bile o kadar ironik ve tuhaf olaylar yaşadım ki:
- evet anlatıldığı gibi mantığın olmadığı bir yer askerlik. beyin gücünün hiç bir önemi yok. tamamen fiziki güce ve hamallığa dayalı.
-dışarıya nöbet tutuyorsunuz ama düşman içeride(nöbet dediysem içi boş silahla oturma). bunun biraz da askerliği izmir gibi lokum bir yerde yapmamın da etkisi fazla ama pkk lı asker çok. bunu geçtik bir de memleket milliyetçiliği hat safhada. ben memleket milliyetçisi birisi değilim ama dışarıda bir diyarbakırlı görürsem sualsiz saldırırım. o derece doldum o piçlere. yemek sırasına girmezler, kural tanımazlar, nöbet yazdı diye yazıcıyı tehdit ederler, dışarıdakinden daha iyi muamele görürler ama devlete millete söverler, olay çıkarırlar, kavga ederler, temizlik anlayışları yok, insanları birbirine düşürürler, şivelerini siktiklerim.
- araya serpiştireyim başçavuşlar ve uzman çavuşlar kadar orospu çocuğu bir rütbe yok. üst rütbeliler bunları sikiyor bunlarda er ve erbaşları. üst rütbelilerse( yüzbaşı, binbaşı vs.) işin temelinden gelen insanlar olduğu için hem görgülüler hem eğitimliler hem de mütevaziler. astsubaylar gibi iki yıllık sekreterlik okuyup yemekhanede çatal kaşık sayıp kendini mareşal makamında görmüyorlar. askeriyenin en pis adamları bu omuzunda rütbe olmayanlar. şunu gördüm ki o binbaşılar yüzbaşılar hiç bir şey yapmasa bile orada akşama kadar otursa bile orada durmalılar. onlar bizim için güvence. ben kendimi askerlik yapmış olarak saymıyorum. düşünün atış yapmadan askerliği bitirdim.
-fitne ve fesatın kol gezdiği yer askerlik. otlakçıların kol gezdiği yer askerlik. yalanın iftiranın kol gezdiği yer askerlik. dedim ki kendime: üniversitedeki çocuklar bir şey değilmiş. onlar tertemiz adamlarmış. gerçekten hayatı askerde öğrendim.
-ironik olaylar silsilesi.
"koğuşta hırsızlık yapanın parmağını keserim." diyen askerin yazıhanedeki dosyasında 8 tane kapkaç suçu olduğunu hırsızlıktan ve torbacılıktan içeride yattığını gördüm.
yeni gelen bir arkadaşla tanıştığımda nerde oturuyorsun sorusuna samsun dediğimde aldığım cevap orada ne kadar tecavüz ve 3. sayfa haberi oluyor cevabını aldım. o sırada yanımızdaki samsunlu çocuk 14 yaşında kız kaçırmış, kıza tecavüz etmiş, çocuk esirgeme kurumunda çocuğu olan birisiydi. yani o haberlere konu olan çocuk. ironiye bakar mısın?
-benim olduğum koğuşta madde kullanmayan yoktu. bonzai, kova, kaydırma, eroin vs. hiç duymadığım tabirler ve maddeleri burada gördüm. gencecik çocuklar kendilerini zehirliyor. bana da teklif eden oldu ama hiç yanaşmadım. başçavuşun sikinde değil o ayın 15 ini bekler ve yataklar gergin mi sakallar kesilmiş mi ona bakar. içeride torbacılık mı yapılıyor, bölücülük mü, askerler birbirini mi sikiyor umurlarında değil.
ha bunları görmek güzel mi değil tabiki ama türkiyenin dibini görüyorsunuz. her türden insan var gerçekten.
hepsini geçtik en büyük faydası insan ilişkileri ve sahip olduğunuz hayatın değerini görüyorsunuz. annemle telefonda konuşurken eve gidiyoruz oğlum dedi bana ben duygulandım. düşünün eve gitmek bile ne kadar basit bişey ama orada kozmik bir anlamı oluyor.
nizamiyeye doğru yürürken tezkere kağıdım elimdeydi ama çıkana kadar içimde bir korku vardı. işte askerlik böyle bir şey.
çıkınca da gözleri dolmayanı dövüyorlar. o duygu anlatılmaz yaşanır. her türk erkeğinin bir kere yaşayabileceği bir şey. mutluluk mu hüzün mü kendine acımak mı arkaya bakıp net bir cevabı yok. bulunamayacak da.