arkadaş olarak tanıdığım üç yıllık dostumun odasındaydık. şeker yemiştik. kıtlamasından. :D neyse işte tam şeker etkisi geçti biz düzeldik ben bunun ayaklara baktım kafam hala güzelmiş gibi. ayağına dokundum ilkin, parmaklarına, çok ufaklar ya dedim. güldü, biraz bakıştık. ardından ayağa yöneldim tekrar. dokunmaya başladım uzun uzun. baktım hala gülüyor. ben de minik ayakları kucağıma attım. başladım iki elimde okşamaya. çok tatlılar falan dedikçe arkadaş gülmeye başladı. çorapları vardı, ten rengi ince falan. çıkardım. ama nasıl bir çıkarma arkadaşlar anlatamam. o anki o ayak öpme işine girişme anı seksten daha zevkliydi inanın bana. ben böyle haz almadım hiçbir şeyden o çorabı çıkartırken. bıyıklının bir aforizması vardı, arzulanan şeyin kendisi arzulamadan önce güzeldir, ulaşıldığında arzu halinden önceki tadı olmaz diye. işte bunu test ettim bir dişi üzerinde böylece. neyse işte, çorapları çıkardım. çıplak tenine değiyordum artık. ellerimle iyice sevmeye başladım ayaklarını. ikincisini de aldım tabi kucağıma bu arada. falan filan işte artık öpmem gerektiğini hissetme aşamasına yaklaşmıştım. bir göz atıp kontrol ettim ne yapıyor kafası bu dişinin diye, baktım ki kafayı arkaya atmış gözler kapalı hayal dünyasında. dedim moruk işlem tamamdır. ardından öpmeye başladım baş parmağını. çeneme yasladım ve dudağımdan ayırmadım bir kaç saniye. tabi elimde seviyordum alttan alttan. hop, aniden dil darbesi attığım gibi arkadaş kendinden geçme sesini çıkardı. ilkin yavaş yavaş yalamaya başladığım ayağı artık benim himayem altındaydı. bir kadın doğum kliniğindeki bebek odası sorumlusu gibi hissediyordum kendimi. o sizin minik tatlı dediğiniz canavarlar artık bana aitti tamamen. ve ben mükemmel bir an yaşıyordum. ve artık ayaklarını hunharca yalıyordum. o uzun bacaklı ve seksi kadının minik, düzgün ve de tatlı olan ayaklarını. bu mükemmel bir şeydi. falan filan işte gerisi seks. bunu yazmayacağım. ama şunu itiraf edeyim, hiçbir seks o ayaklı anımla bir olamaz. net.