neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    94.
  1. Meteoroloji uzmanlarının her gün "hava durumu"yla ilgili açıklamaları; TV ekranlarına, her kentte ve yörede havanın nasıl olacağını gösteren listelerle yansıdığında...
    Ve istanbul'un da yanına termometreden koparılmış "3" sayısıyla, "kar ve buzlanma beklendiği" notu eklendiğinde...
    Bendenizin içini sanal bir üşüme kaplıyor sanki.
    ***
    insanın kendi iç benliğinde, sanal bir sıcaklığın formülünü bulması da kolay değil.
    En uzunu bile 32 gün kadar olan insan ömrünün, görünmeyen çemberini aşarak; salt "meraka özgü" bir kanatlanmayla, yüzlerce yıllık bir geçmişe doğru uçmak, sonra da gelecekteki yüzlerce yıla doğru şöyle azıcık bakınmak...
    ***
    Varsın Türkiye'nin meteorolojik haritasında "3" sayısı, yapışık dursun istanbul'un üstünde ve pencerelerden bir kar yağışı, -kapkaççılığa özenmişçesine-, bir görünüp bir kaybolsun.
    ***
    Her ne kadar Descartes:
    - Düşünüyorum, demek ki varım; demişse de...
    Bizdeki bir halk deyimi, burnunu fiskeler Descartes'ın:
    - Düşün düşün, boktur işin...
    ***
    "Düşünmek" de, neyi düşünmek?
    Çoluk çocuğun nafakasını mı, kireçleri dökülen tavanı mı, sigara yasağıyla ilgili yasa tasarısını mı; yoksa repertuvarlar dışı bir bahçeyi, ismail Habip'in kitaplarını mı?
    ***
    Sanal bir ısınma için galiba en iyisi sonuncusu.
    150 yıl kadar önce Ziya Paşa, siyasal iktidarın çöreklendiği "Babıâli" için şöyle yazıyordu:
    Bulundum ben dahi darüşşifay-i Babıâlide
    Felatunu beğenmez anda çok divaneler gördüm.
    ***
    Bu beyit bugün de tazeliğini korumuyor mu?
    Hadi biraz kolunu paçasını kıvırtarak, bir kez daha tekrarlayalım aynı beyti:
    Bulunanlar bilirler her derde deva Meclis'te;
    Platon'a falan boş veren ne divaneler vardır orda.
    ***
    Bir başka beyit:
    Hüner iş bilmemek, humk-u (ahmaklıkla) cehalet kârdanlıktır;
    Dirayet, âciz aldatmak; zarafettir yalan şimdi!
    ***
    işte yine bugün de tekrarlanıp duran o ünlü beyit:
    Diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm;
    Dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm
    ***
    Değişen dönemlerin, değişmeyen sözleriyle şöyle azıcık zıpzıp oynamaya kalkınca, eğlenceli bir ısınma olmuyor mu insanda?
    ***
    "Tek değişmeyen şey, değişimdir" saptaması bilimsel olduğuna göre...
    Böylesi sürekli bir değişim ırmağı içinde, "değişmiyormuş" gibi görünen ne?
    ***
    istanbul, soğukların koynuna giredursun; biz de sanal bir sıcaklığın havuzuna atalım kulaçlarımızı.
    Yüzlerce yıl içinde, kedi kuşakları da, fare kuşakları da değişip gitti; ama "kedi-fare" oyunu değişmedi.
    ***
    Kadın kuşakları değişti, erkek kuşakları değişti; ama "aşk ilişkileri ve kahırları" değişmedi.
    ***
    insan kuşakları değişip durmasına karşın; siyasal söylem ve eleştiriler, nerelerde ne kadar değişti, nerelerde ne kadar değişmedi?
    Merak edenler; köylü ağırlıklı feodal ve oligarşik bir siyasal yapının aşılmış olduğu yerlerle, aşılamamış olduğu yerleri karşılaştırabilirler.
    ***
    Hadi birkaç mısra da Şinasi'den:
    Bizim şeyhin keramatı olur menkûl kendinden
    ***
    Milletim nev'i beşerdir (tüm insanlık); vatanım ruy-i zemin (yer küresi)
    ***
    Ayağında donu yok, fesleğen ister başına
    ***
    ismail Habip'in kitaplarını karıştırarak, geçmişe doğru kanatlanmanın paylaşılmayan gülücükleri içinden; bir de 500 yıl sonrasına doğru kanat çırpsak...
    Gövdesel bir yaşamın genişlemeyen sınırlarını, "merak" piyanosunun tuşlarına basarak aşmak, dışarıdaki soğuğa bile bir mangal olmaya başlar.
    ***
    Ya, Mersin Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'ndeki sergide bıçaklanan "nü" tabloları?..
    Eziklik kompleksinin cerahatli yaraları, "megalomanlık" körüğüyle kabuklandırılmak istendiğinde; kişilik aranışlarına, mesleki somut başarılar yerine, "vandalizm" ayna olmaya kalkar.
    ***
    Fazıl Ahmet de, istanbul'u birden bastıran soğuğa karşı şöyle yazmıştı:
    Görür görmez Kalamış
    Bu vakitsiz soğuğu;
    Sandığından çıkarmış,
    Eski kalın gocuğu.

    Bellerinde bir kemer,
    Başlarında bir külah;
    Minareler ah eder,
    Bakıp bize her sabah.
    ***
    Buralardan da değerli insanlar geçti ama, önemli sayılmadılar.

    çetin altan
    0 ...