tasavvuf sahtekarlığı

entry10 galeri
    9.
  1. (#26120317) tasavvuf sahtekarlığı ile konunun alakası yoktur. tam tersine tasavvuf bu tarz sahtekarlıkları asla kabul etmez. tasavvuf öncülerine bakarsanız misal edip harabi gibi dincilikle, dindarlığı ayrı tuttukları görülür. tasavvuf bir felsefe türüdür. ve hiç bir dinde böyle bir pencere yoktur. mevzu bahse konu olan türkiyenin en büyük tarikatı nakşibendi tarikatının sorgulanması durumudur ki buna hak veriyorum.

    şahsen adıyaman menzile gitmiş biri olarak yaşadığım bir kaç şeyi anlatmak istiyorum.
    adıyaman menzile ve oranın gavsı, şıhı olan seyda hzlerinden tövbe almak için niyetlendik. yola çıkmadan önce bu organizasyonun ücretle yapıldığı ve bu ücretide nakşilerin toplantı merkezlerinde alındığını belirtmek isterim. abartmadan bir rakam vermek gerekirse istanbul da bu nakşi sohbet merkezlerinin sayısı yüzü geçer. ki ben istanbul'un bir çok yerinde bu sohbetlere katıldım.
    oraya gitmeden önce bilmemiz gereken bir şeyler vardı.
    1. asla tövbe esnasında seyda hzlerine arkamızı dönmeyecektik.
    2. her namaz sonrasında gavs hzlerini düşünerek zikir çekecektik.
    3. orada soğuk suyla banyo edecektik.
    4. asla gavsın gözlerinin içine bakmayacaktık.
    5. yatarken onu düşünerek yatacaktık.
    6. tövbe sonrası bütün günahlarımızdan arınmış olacaktık !
    buyurunuz bir vekilin(vekil gavsın icazet verdiği temsili tövbe veren kişi) açıklamaları; http://www.mynet.com/tv/s...in-gorevleri-vid-2215603/

    velhasılı kelam yola çıktık. oraya gidenlerin yüzde doksanı evlilik, sınav, ev alabilmek, hastalığının iyileşmesi vs için gidiyorlar. ve bu işleminde oraya özgü, içilen bir çorba yada yenilen bir ekmekle olacağını bu olmadı ise gavsın bir bakışıyla bu işin çözüleceğine kesin gözü ile bakıyorlar. anlatılanlara göre gavs bir çok kanserliyi, bir çok sakatı ve hatta als hastalarını bir sıvama bir dua ile iyileştirmiş, bir çok kişinin işlerini düzeltmiş, kısmetler bulmuş vs vs vs.

    ben deniz buraya sadece manevi huzur bulmak için gittim ve gitmeden önce sohbetlerde anlatılan menzilde "herkes eşit" söylemi beni çok etkilemişti. beklentinin ve çıkarın olmadığı sadece manevi algılarla insanlarla yardımlaşıp ibadet edebileceğimiz bir yer olduğunu bilmek beni çok heyecanlandırmıştı.
    her neyse çıktık yola, yolda abdullah diye bir adam ve oğlu taha ile tanıştım. taha'nın kalbinde ciddi bir delik vardı ve taha her geçen gün durumu kötüleşiyordu. abdullah abi 5 vakit namazında niyazında, eşi kapalı ve nakşiliği veya sofuluğu 10 küsür yıl olan bir abimiz. tabi çocuğunun hastalığı onu maddi olarak çökertmişti, dükkanını satmış, evini satmıştı. yolda sürekli dertleştik ve menzilin bütün sorunlarını düzelteceğine o kadar inanıyordu ki... keza bende.

    menzile vardığımızda yarım metreye yakın kar vardı ve ilk dikkatimi çeken şey bir çok avm tarzında yerlerin, lokantaların, siyah mercedeslerin vs olmasıydı. tabi her şey ama her şey haremlik selamlıktı. misal eşinizle gidiyorsanız ayrı kalıyordunuz.
    sabah namazı vaktinde menzilde olduğumdan ilk namazı kıldık, namaz çıkışı simsiyah bir grup(çarşaflı kadınlar) hızlıca hareket ediyordu ve bir yere doğru atılıyor, bir birlerinin önüne geçmeye çalışıyor ve allahu ekber diye bağrıyorlardı. bu olay yaklaşık olarak 200 m ilerimde oluyordu. onlar bizim annemiz, kız kardeşlerimizdi. baktıkları kişi ise gavs yani seyda hzleri. (karınızın kızınızın bir adama bakıp bu hale gelmesi, yukarıdaki görevleri yapması...)
    bende çok heyecanlanmıştım bende görmek istiyordum ama bunu yapamazdım, kadınların olduğu yere gidemezdim. o an acıktığımı ve bir şeyler yemem gerektiğini aklıma geldi hemen oranın en büyük lokantasına gittim. o gün bundan tam 14 yıl önceydi ve sabah ne yediğimi hatırlamayan ben o gün yediklerimi unutmuyorum. muhteşem bir tas kebabı, pilav, coca cola, ve muhteşem bir fırında sütlaç. öyle doymuştu ki. namazı da kılmıştım hemen erkeklerin kaldığı yere gidip uyuyacaktım, dışarı çıktım ve karşımda abdullah abi ve oğlu taha.. karlı bir bankın yanında evden getirdikleri azıkları ki bunlardan biri haşlanmış yumurtaydı onları yiyorlardı ! gazete kağıtlarına sarmışlar. bir anda boğazımda bir şeyler düğümlendi, tansiyonum düştü. kendimi maneviyatın beşiğinde değilde, şeytanın sarayında olduğumu düşündüm.
    yanlarına gittim, yemek yemediğimi ve onlara yemek ısmarlamak istediğimi söyledim, kabul etmedi bunu ama birlikte şükür namazı kılıp zikir çekelim dedi. olur dedim. onurlu bir insan maneviyatı ile bazı şeyleri bir birine karıştırmıyor işte. orada 3 gün kaldım fakat hayatımda bir yerden bu kadar gitmek istediğimi hiç bilmem.
    ben geldikten 6 ay sonra taha artık bu dünyada değildi...
    3 ...