okulun 3. sınıfı bitmişti. bütün dersleri geçmiş olmamın sevinciyle yaz okuluna kalmak zorunda kalmayacak olmamın mutluluğuyla memleketime geri dönmüştüm. yaz okuluna kalmadığım için seviniyordum; çünkü çalışıp para kazanmam gerekiyordu. babam işçi emeklisiydi ve bana para göndermekte haliyle zorlanıyordu. ben de bütün bir yaz çalışıp para biriktiriyor, en azından harcımı yatırıyor ve hatta bütün bir dönem biriktirdiğim parayı kullanıyordum.
***
üniversiteye daha başlamadığım zamanlarda, mahalleden bir arkadaş vasıtasıyla bol bol şehrimin otobüs terminaline gidip geliyordum. bende iş yoktu güç yoktu. mahalleden samimi olduğum arkadaşım bir otobüs firmasında yazıhanede bilet kesiyor, telefonlara bakıyordu. ben de gide gele terminalden şoför abiler, amcalar ve host - muavin arkadaşlar ediniyordum. gel zaman git zaman bu otobüs firmaların birinde işe başlamıştım te o zamanlar. üniversiteyi kazanınca da sadece yazları gidip çalışıyor ve para biriktiriyordum.
***
ve bir yaz günü izmir otobüsüne düşmüştüm. uzak mesafe daha çok para getirdiği için sevinmiştim. müşterilerin getirmiş oldukları valizleri bagaja diziyordum ki bu esnada genç bir erkek elinde bir kutuyla yanıma geldi.
- ''kolay gelsin, bu kutuda bir kedi var. izmir'e babamın yanına götürür müsünüz?'' dedi.
+ ''tabi.'' dedim. bileti kestim ve bagajın içine, valizlerin üstüne düşmemesi ve kedinin yaralanmaması veya ölmemesi için güzelce kutuyu yerleştirdim. çünkü kedinin başına bir şey gelirse başıma kötü şeyler gelebilirdi. hatta kedi güzel güzel nefes alabilsin diye kutuya delikler bile açtım.
***
manisa'da mola verdik. kediyi merak edip bagaja gittim. bagajda çok kötü bir koku vardı. kutuyu açtım. bir de ne göreyim! kedi mort amk! kedi ölmüş! ne yapacağımı bilemedim. aldı beni bir telaş. gittim şoför abinin yanına. dedim böyleyken böyle; kedi ölmüş. napçaz diye sordum.
- ''şu çöp kutularının orada bir ton kedi var olum, benzerinden bir tanesi yakala koy kutunun içine amk.'' dedi.
+''abi saçmalama, ya anlarlarsa?''
- ''nerden anlıcaklar olum?'' dedi.
yapacak başka bir şey yoktu. ölü kediyi çöpe atıp canhıraş bir şekilde benzer bir kedi yakalayıp zar zor kutunun içine soktum ve koydum bagaja. elim,yüzüm tırmık; pantolonum ve gömleğim toz içinde kalmıştı ve çok fena terlemiştim. izmir'e kadar hep dua ettim; inşallah kedinin o kedi olmadığını anlamazlar diye.
***
izmir'e vardığımızda yaşlı bir amca yanıma geldi.
- ''evladım bizim bir kutu olacaktı.'' dedi, ''içinde kedi vardı.''
ben yusuf yusuf yapmaya başlamıştım. inşallah anlamaz diye dua etmeye devam ettim. bagajı açtım, kutuyu aldım amcanın eline verdim. kutunun içindeki kedi, sokak kedisi olduğu için yabaniydi haliyle. kedi debelendi ve kutudan fırlayıp kaçtı. aha dedim içimden, kediyi görmeden kaçtı. hem adamın elinden kaçtı bana ne! benim sorumluluğumda değildi. yırtmıştım. ama karşımdaki yaşlı adam önce kızarmaya sonra morarmaya başladı. elini kalbine götürdü. yaşlı adamı yazıhaneye götürdüm. su verip eline, yüzüne kolonyayla sürdüm. adam kendine geldikten sonra sordum.
- ''noldu amca neyin var?'' diye sordum.
+ ''oğlum, bu kedi ölüydü; nasıl dirilttiniz bunu?''
- ''ölü müydü? nasıl yani?''
+ ''ya benim çocuklar... kedi öldükten sonra izmir'e gömülmesini istediler. o yüzden kedinin ölüsünü yollayacaklardı bana.'' dedi.
ben şok olmuştum. neyin ne olduğunu anlayamamıştım. ben tüm olayı tüm samimiyetimle amcaya anlattım. dedim böyleyken böyle, molada bir baktım kedi ölü. öyle olunca kediyi çöpe attım oradan başka bir kediyi kutunun içine koymuştum olay anlaşılmasın diye. allahtan amca anlayışlı biri çıkmıştı. ''olan olmuş evladım. ben, çocuklara kediyi aldığımı ve kediyi evin bahçesine gömdüğümü söylerim.'' dedi. amcayla biraz gülüştükten sonra amca evine doğru yol aldı.