geçen gün festival şeysin de konuşmacı olarak kendisini dinlemeye gidenlerdendim. koştur koştur geldiğini söyledi. söyleşinin konusu; ''zeki demirkubuz'la sinema dersi'' idi, kendisi de böyle kısa bir zamanda sinema dersi olmayacağını bildiğimiz halde, oldu da bu amaçla gelenler var ise bunun olmayacağını esprili bir şekilde söyledi. etkinliğe katılım fazla olduğundan dolayı etkinlik mekanı değiştirilip lütfü kırdar kongre merkezine almışlardı. meğer zeki hayranı çok insan varmış.
neyse konuşma faslına geçildi filan. moderatör, filmlerinde yaptığı soyut kavramlar üzerine bir şeyler sordu, salonun ve kendisinin bu konuşmadan sıkılacağını anlamış olacak ki herkesin anlayacağı konulara girmeye başladılar. Cihangir'de oturan bir sinemacı dostunun kendisine ilk başlarda nasıl tepeden baktığını, festivallere gittiğinde, ödüller aldığında bu bakışın yavaş yavaş değiştiği üzerine, ''ulan böyle adamlar sinema yapmaya başladı be'' bakışı atanlar bile varmış kendisine, aslında çok basit bir adam olduğunu, kendisini ifade etmekte bile zorluk çektiğini, sinemaya gereksiz anlamlar yüklemenin çok saçma olduğunu söyledi.
ilk filmi olan c-blok'u çektikten sonra bir film daha çekip oda tutmazsa gidip kırtasiyeci dükkanı açacaktım deyip, hayatın aslında çok geniş bir yelpazesi olduğunu insanların mutsuz olduğu işlerde ısrar ettiğini yani kölece bir yaşam biçiminde mutlu olamayacaklarını bunun çok saçma olduğuna değindi.
başarılı olan ve eleştirilen filmleri üzerine; ''masumiyet filmini yaptığımda insanlar övgüyle bahseder oldu, ben alışık değilim böyle şeylere, ciddi anlamda rahatsız oldum'' dedi. bundan sonra üçüncü sayfa, yazgı,itiraf filmlerini yaparak aslında onun çok iyi işler yapacağını düşünen kişilere ve onu yerden yere vuranlara cevap olarak kader'i çektiğini filmlerinin böyle bir skalası olduğunu söyledi.
her filmini bitirdiğinde artık sinema yapmayacağını, ama biraz zaman geçtikten sonra film yapmayı özlediğini ve bizlere de aslında sinemayı asla bırakamayacağının sinyalini vererek sevindirmiş oldu.