cumhuriyeti ve atatürk ilke inkılaplarını tam anlamıyla benimsemiş laik ve çağdaş bir türk subayına ait anılardır.
efendim bu şerefli türk subaylarından biri babam biri de anne tarafından dedemdir şimdi sizlere aktaracağım anı dedeme aittir ve bizzat kendisinden dinleme şerefine nail olduğum bir anısıdır.
1940 lı yıllar ikinci dünya savaşı tüm vahşetiyle ve dehşetiyle devam etmekte olup alman tankları edirne yakınlarına kadar gelip sınırımıza dayanmış ve genç cumhuriyetimizi tehdit eder bir vaziyetteler.
nazi almanyası savaşı yürütebilmek için önüne gelen tüm doğal kaynakları silip süpürmekte, nazi savaş makinasını besleyebilmek için tahıl çok stratejik bir kaynak, almanlar tahıl ve gıda ihtiyacını karşılayabilmek için işgal etmediği ülkelerden de bu gıda maddelerini bu ülkeleri savaşla tehdit ederek talep etmekte.
ismet paşa alman işgalinden korktuğu için eldeki buğday stoğunu almanlara satmak zorunda kalmış ve şehirlerde kıtlık baş göstermiş ardından ismet paşa idari makamlara bir genelge göndererek, köylünün elindeki tahıla el konulması, karşı gelenlerin de şiddetle cezalandırılması hususunda emir vermiş.
o sıralar erzurum un ücra bir ilçesinde genç bir teğmen olarak görev yapan dedem de gelen emri uygulamak üzere amrindeki askerler ve defterdarlık memurlarıyla birlikte köylünün elindeki tahılı almak için köylere gitmişler.
gittikleri ilk köyde köylülerin bir kısmı istemeye, istemeye korkarak ambarlarındaki tahılları defterdarlık memurlarına teslim etmiş ama bir kısım köylü de, '' elimizdeki buğdayı size verirsek biz aç kalırız'' diyerek ufak çaplı bir isyan çıkarmak suretiyle genç cumhuriyetin yaşaması için elzem olan bir emre karşı gelmişler.
yobaz köylülerin bu isyanına oldukça sinirlenen dedem askerlerine süngü tak emri vererek isyancı gurubun etraflarını sarmalarını emretmiş kendisi de belinden toplu nagantını çıkartıp havaya iki el ateş ederek, ''bana bakın ulan ankara dan emir gelmiş uyacaksınız, hem orada cumhuriyeti ve laikliği yüceltmek için canla başla çalışan insanlar aç kalacağına siz aç kalın, sizi ambarlarınıza doldurur ambarla birlikte ateşe veririm ulan'' diyerek bağırmış.
kalabalığın arasında bir köylü kadın çıkmış ve dedeme yalvararak, ''komutanım altı tane küçük çocuğum var babaları istiklal savaşında sakat kalmış elimizdeki buğdayı alırsanız ben onlara nasıl bakarım allah rızası için merhamet edin'' demiş, dedem biraz yumaşamış aslında ama cumhuriyeti idame ettirmek için köylü kısmına taviz vermemesi gerektiğini çok iyi bilen zeki ve son derece laik bir adam dı.
kadına dönerek, '' bacı, bacı cumhuriyeti ve laikliği ilelebet payidar kılmak için gerekirse altı çocuğundan üçü ölecek cumhuriyet ve laiklik sizden çok daha önemli'' demiş.
dedemin bu lafı üzerine kadın önündeki buğday çuvallarından birine sarılarak, '' vermem, çoluk çocuğumun rızkını size vermem diye ağlamaya başlamış''
dedem iki askere emir vererek, '' şu kadın buğday çuvallarının üzerinden alın'' demiş bunun üzerine askerler kadının üzerine çullanmış, kadın zorluk çıkartmaya devam ediyordu bunu üzerine sinirlenen dedem askerin birinin elinden mavzerini alıp dipçiğiyle kadına iki üç kere vurmuş ve kadın düşüp bayılmış, bunu gören diğer köylüler de genç bir cumhuriyet subayının kararlılığı karşısında bi halt yiyemeyeceklerini anlayıp ellerindeki tüm buğdayı, arpayı tıpış, tıpış köy meydanına getirmişler.
evet efendim eğer dedem gibi laik, çağdaş kararlı kamu görevlileri olmasaydı almanlar henüz emeklemekte olan genç cumhuriyetimizi ezip geçerek arada oluşan kaos ortamında yobazların tekrar ülkeyi ele geçirmesine neden olabilir di.
olası bir alman işgalini dedem gibi sayısız kahraman engelleyip laik ve çağdaş türkiye cumhuriyeti devletini bu günlere getirmiştir, onlara minnettarız.