neler yapmadık bu vatan için

entry156 galeri
    88.
  1. Bundan çeyrek yüzyıl önce, iç ve dış basında gong vuran bir haber dolaşmıştı; bazı zengin Amerikalılar, 100 yıl sonra uyanmak üzere kendilerini dondurtup uyutturuyorlardı.
    * * *
    Bu haber ne ölçüde ağızdaki bir sakızın balonu gibi, bir üfürük "asparagas"ı; ne ölçüde gerçekti, peşine pek düşülmedi.
    * * *
    insanoğlu, kendisiyle dikişlenmiş olan sorunların dışındaki en gümbürtülü olayları dahi, en geç 23 gün içinde pörsütüp atıverir unutkanlık çöplüğüne.
    Ve insanoğlunun bu özelliği, politikacıların her türlü demagojik akrobasiyi kolayca yapabilmesi için bir tramplendir.
    O nedenle de Adnan Menderes, sık sık:
    - Hafıza-i beşer, nisyan ile malüldür, derdi.
    Demirel ise:
    - Dün dündür, bugün bugün...
    * * *
    Bir de, değil 23 günde; yüzlerce, hatta binlerce yıl unutulamayan deha füzelenmeleri vardır; tıpkı Diojen'in gündüzleri elinde fenerle dolaşarak, gerçek bir "insan" araması gibi...
    * * *
    işte yine bir bayram günü.
    Şimdiye dek yaşadığımız bayramlardan kaçını hatırlıyoruz ki; 3'ünü, bilemediniz 5'ini.
    * * *
    Vaktiyle yaşlı gazete yazarları dinsel bayramlarda, eski bayramları lâtilokumlaştırırlar ve tatlı tatlı dolaştırırlardı satırlarının içinde.
    Bendenizin ise öyle ballandıracağım eski bir bayram albümüm pek yok.
    Özellikle de bahçelerde, arsa kıyılarında koyunların boğazlandığı kurban bayramları, bana hiç sevimli gelmez.
    Tavuk kesilirken dahi bakamayışımdan herhalde.
    * * *
    "Bayram" sözcüğünün bende yarattığı çağrışımlar; çocukken Göztepe'deki köşkün ön bahçesinde kesilen kurbanların, kurban kesen komşu köşklere dağıtılması bahçıvanla...
    Edirne'de de annemle babam, bayram ziyaretlerine çıkarlar ve gitmeyi hedefledikleri tanıdıkları için de, fısıltılı bir temennide bulunurlardı:
    - inşallah evde yokturlar da, bir kart bırakır geçeriz.
    * * *
    Unutamadığım bir iki "Bayram"dan biri, 1960'lı yıllarda Milliyet'teki, çay-kahve servisi de yapan özel odacımız Bayram...
    Sanırım Hasan Pulur'la, Sami Kohen de hatırlarlar onu.
    Bir başkası da, Köyceğiz'deki güleç yüzlü teknisyen dostum Bayram.
    * * *
    Ha evet bir de, dinsel bayram günlerinde tatile giren gazetelerin yerine çıkan Bayram gazetesi vardı.
    Ben o Bayram gazetesine de yazı yazmaktan hoşlanırdım.
    * * *
    Lise yıllarında ise, bayram tatillerinde de gece yatısı okulunda kaldığımdan; ya uzun yürüyüşlere çıkar, ya peşpeşe sinemalara giderdim.
    Ve hayalimdeki sevgiliye şiirler yazardım:
    Tebrik

    Herkes mesut, herkes şen,
    Sevinip koşan, gülen...
    Anladım bayram gelmiş.
    Kimsesizlere meğer.
    Bu neşe dolu günler
    Bin azaba bedelmiş.
    Bari bir kart göndersem,
    Dedim, bir dosta da ben.
    Çok tereddüt etmeden
    ismini yazdı kalem.
    Ve şöyle daldım bir an,
    Ne geçti ki aklımdan
    Buğulandı gözlerim.
    Neyse uzadı laflar;
    Bayramını kutlar,
    Saadetler dilerim.
    * * *
    Kurban bayramları özünde, çok pahalı olduğu için et yiyemeyen yoksullara, et dağıtma bayramı; yani efendim gerçekte "yoksullar bayramı"...
    * * *
    Derinliğine incelenmesi gereken sorun ise; 1500 yıldan bu yana, neden islam aleminde "yoksulluk" çilesinin bir türlü azalmadığı ve sürekli kahır cendereleri içinde yaşandığı.
    Öldükten sonra cennetmekân olmaya özen gösterildiği kadar; yaşarken de, neden "yoksulluk" bataklığından bir türlü çıkılamadığının bilimsel incelemelerini yapmak gerekmez mi?
    Cami vaazlarında, bu tür konulara hiç dokunuluyor mu, bilmiyorum.
    Şeffaf ve "kaliteli bir yaşam", "özgür ve eşit doğan" her insanın hakkıdır.
    * * *
    Şayet 100 yıl sonra uyanmak için, gerçekten kendilerini dondurtup uyutmuş olan kimseler varsa; 2 binli yılların sonuna doğru uyandıklarında, acaba nasıl bir dünya ile karşılaşacaklar?
    Ancak bayramdan bayrama bedava et yiyebilmeyi bekleyen yoksullara, yine bugünkü kadar sık rastlanacak mı?
    * * *
    Bendeniz iyimserimdir, hiç sanmıyorum; yılda silah alımlarına giden 1 trilyon 400 milyar dolar, insanlığın "yoksulluk" belasından kurtulmasına doğru kanalize edildikçe; anlamsız çatışmalar da sona erecektir, "bir lokma - bir hirka" ile yetinmeye çalışmak da...
    * * *
    Geleneği bozmayalım, bayramınız kutlu olsun.

    çetin altan
    0 ...