öyle bir yerde yaşıyoruz ki dünya acıyla kavrulurken ateş çemberinin dibindeyiz ve vahşeti ciddi anlamda kanıksamış durumdayız. görevim gereği sınıra çok yakın bir yerde yaşıyor olmam, bu coğrafyanın acımasız yüzünü daha net görmeme sebep oldu.
çokkültürlü olmakla gurur duyan bir milletken, bir taraftan da aynı sebep gereği yeni düşmanlıklar ediniyoruz. sınırın bizim tarafında psikolojik savaşlar varken, diğer tarafında vahşet var, kan var. ışid denen katillerin günlük adam kesme ayinlerine ne kadar kahroluyorsak, ölen ışid militanı için de o kadar seviniyoruz. işte insan böyle bir şey.
aslında durum vahşetin kimden tarafta olmasıyla ilgili. herkes beslediği nefret gereği bir başka terör grubunun (ypg, pkk, ışid vs.) döktüğü kanları makul bulabiliyor. çünkü bize dayatılan ortam kanın hangi taraftan döküleceğiyle ilgili. bunun dışında başka bir çözüm yok.
bir diğer taraftan da bilinçsizlik ve normalleştirme sebebiyle milyonları bulan göç dalgası almamıza rağmen hemen dibimizde olan bu büyük kaosa karşı vurdumduymaz davranmamız. aktüaliteden o kadar uzağız ki en son savaş hâlâ bizim için çanakkale.
yanıbaşımızda insanlar sırf alevî veya hıristiyan diye hatta diğer taraftan bakacak olursak radikal islamcı diye hergün katlediliyorsa, bizde ya bilinçli bir eylemsizlik söz konusu ya da ciddi anlamda bir cahillik yayılmış durumda.
tarihsel süreç içinde büyük ışid katliamı olarak anlatılacak bu iğrenç vahşeti, ilerde ders kitaplarında resmî ideolojinin anlattıklarıyla öğreneceğiz anca. şu anda tüm duyu organlarımızla kapandığımız bu olaylar karşısında bir gün tarihin bizi de affetmeyeceği çok açık.
büyük devlet planları içinde yok olup giden binlerce can, yok edilen inanılmaz kültürel miras ve yitirilen onca değerse biz kuklalara biçilecek yeni roller arasında hatırlanmayacak bile.