öncelikle kuran-ı kerim kitap haline geçirilirken temel kaynak katiplerin tuttuğu ayetlerdi. bu tutanaklar peygamberimiz hayatta iken tutulmuştur. Vahiy gelince Peygamberimiz okuma yazma bilen sahabileri çağırır, yeni gelen ayetleri yazdırır, tashih etmek üzere okutur, sonra bunu erkeklere ve kadınlara ayrı ayrı okurdu. O zamanda kağıt mevcut olmadığı için yazmaya müsait her nesne kullanılmış, bu itibarla kemik, taş, tabaklanmış deri, hurma dallarının orta damarı, porselen parçalarından faydalanılmıştır.
ikincisi, bir dinin yayılabilmesi için ortaya çıktığı bölgenin durumuna ters düşmemelidir. bu nedenle kadın-erkek eşitsizliği, kız çocuklarının diri diri gömüldüğü bir coğrafya için büyük bir ilerlemedir. kadınlar artık hayattadır ama henüz eşit değillerdir.
bir diğeri, eğer müslümansak zaten kuran-ı kerim'in bütün muhteviyatına topyekün iman etmeliyiz. ayetlerden birini seçip bu uygun değil, ben bunu kabul etmiyorum diyemeyiz. zira islam dini gayr-i kabili tecezzidir. ve islam dininin kutsal kitabı der ki, "allah katında din, islamdır!". bu sebepten dolayı diğer kutsal kitapların değişmiş olması ya da olmaması üzerinde bu kadar takılmak mantıksızdır. kuran-ı kerim'in inmesiyle birlikte, diğer kitaplar değişse de değişmese de allah katında din, islamdır.
ve tüm bunlardan başka yine islamın bölünemez bir bütün oluşundan dolayı şu ayet büyük önem arzeder;
---Hiç şüphesiz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz. (HiCR SURESi / 9)----
ayette anlatıldığı ve müslümanların da iman ettiği üzere kuran-ı kerim'in koruyucusu allah'tır. ve o büyük koruyucunun kelamı kendi izni olmadıkça nasıl değişecektir.