yusuf ziya özcan

entry167 galeri
    32.
  1. meclis başkanı'nın karşısındaki acıklı duruşu ve ettiği (bence skandal niteliğindeki) laflar sebebiyle bir iki kelam etmek istedim sayın özcan hakkında;

    kendisinin, 15 seneden fazla bir süre doçent olarak kaldığını, akademik yeterliliği uygun görülmediğinden ilk seferde profosörlüğünün reddedildiğini, hiç bir idari görevde(rektörlük, dekanlık) bulunmadığını öğrenmiş bulunmaktayız. hayatında bir fakülteyi bile idare etmemiş bir insana, sırf siyasi iktidara yakınlığı nedeniyle ülkenin temel taşı konumundaki bir koltuğu hediye etmek tam da akp'ye yakışacak bir ciddiyetsizlik örneğidir. destur bismillah ettiği ''bütün yasaklar kalkmalı'' gibi falconotti çığlıkları türünden laflar ve hemen arkasından kameraların karşısında söylediği ''sn. cumhurbaşkanımız ve sn. başbakanımız bana ağzını sıkı tut dedi'' utanç ibaresi ne kadar bilimsel yetiden ve bilim adamı karizmasından yoksun bir insan olduğunu gösteriyor. dinciliğin bir virüs gibi yayıldığını ve artık bürokraside önemli bir yere gelmenin en başta koşulunun eşinin türban takması olduğunu bu ülke aydınları bilmiyormuş gibi sözüm ona sosyolojik tespit adı altında söylediği ''serbest bırakılırsa azalır'' lafıda tam bir demogoji örneğidir. siz dincilere bir taviz verirseniz orada kalamazsınız, arka arkaya istekler gelir, bunun sonu yoktur. kızların ayrı sınıflara girmesinden tutun, namaz saatlerinde ders olmamalı taleplerine kadar hepsi birbirini sıralayacaktır. bunu anlamak için kahin veya alim olmaya gerek yok. bakın iran islam devrimi dönemini yaşamış bir iranlı komutan neler söylüyor;

    ''Önceki Genelkurmay başkanlarımızdan Orgeneral ismail Hakkı Karadayı, 30 Ağustos Zafer Bayramı´nın 74. Yıldönümü münasebetiyle verilen resepsiyonda, şu anısını aktarıyor: - iranlı komutana dayanamayıp sordum: "Peki, siz hiç böyle bir irticai gelişmenin farkında olmadınız mı?" iranlı komutan şu cevabı verdi: - "Sayın general, devamlı bir çiçeğe bakarsanız, o çiçeğin büyüdüğünü göremezsiniz. Örneğin, bir gülün nasıl açtığını bile fark edemezsiniz. işte bizde de öyle oldu.

    Peki, hiç mi kavrayamadınız, algılayamadınız?" Bu kez şöyle bir cevap verdi: "Biz onların, her gün hiç fark ettirmeden, ama yavaş yavaş santim santim, sanki yeni bir şey olmuş gibi getirip ortaya koydukları dini şeyleri, halkımızın temiz duyguları diye düşündük. Sonuçta böylesine bir durumla karşılaşacaşımızı hiç tahmin edemedik. Ama baktık ki, her geçen gün halkımızın temiz duygularından kaynaklandığını zannettiğimiz dini ve masum istekler gibi görünen şeyler, irticanın ta kendisiymiş." Komutan böyle tarif edince, "Demek ki, siz görevinizi yapmamışsınız" dedim. Ardından da sordum: "Peki, Humeyni için Tahran´da 500 bin kişiyle miting yapılmaya başlandığında da mı fark etmediniz?" Komutanın verdiği o cevap, hiçbir zaman kulaklarımdan silinmedi. Bana şöyle dedi:
    - "Sayın general fark ettik. Fark ettik ama iş işten geçmişti"''

    başta masum görünen istekler zamanla ayrıcalıklara, imtiyazlara ve en sonunda dayatmalara dönüşür. yanıbaşımızda bu kadar güncel bir örnek varken türkiye kamuoyunun ve özelliklede kadınlarımızın bu derece gaflet uykularında olması tarihi bir trajedyanın son perdesi...
    2 ...