sıkılmışım derinden zahir
tutunca da nefesimi
portakal kabuklarıyla çay demini döktükleri çöpe
iki kedi de bulanınca
kaldıramamış nefsim demlenmiş portakal kedilerini
bal kabağı mevsimi bile değilken
dönüşüvermiş her şey baldan kabağa
ve saat henüz 12yi vuramamışken
kalkmış otobüsler durmamaya
mecal mi bulamamışım, yere döktükleri bala mı basmışım
hatırlamam ama
öylece kalakalmışım-kalkamamışım
her canlı gibi bizde basacağız bir gün yere dökülen bala. kalakalacağız öylece. öldükten sonra ne anlamı kalacak ki nasıl öldüğümüzün, nasıl yaşadığımızın.